1 MAYIS

1 Mayıs 2024

Şehir yaşamına geçen insanın değişime ihtiyacı var, ihtiyaçları çeşitlenirken kendine yeterliliği azalmakta başkasının üretimlerine ihtiyacı artmaktadır.

Boş konutu olanın kiracıya, kiracının emeğini paraya dönüştürebileceği çalışmaya, ekmek,su,giyecekle başlayan temel ihtiyaçtan bir çok değişen ihtiyaçlar için paraya ihtiyaç var.

Para emeğin, sermayenin, girişimin bir çok bileşenin bir araya gelmesi ile kişiler arasında değişim aracına dönüşüyor.

Sermayenin yoğunluğuna göre emeğin ederi azalabilmektedir. Teknoloji, robotik üretimler ise emeğe olan ihtiyacı azaltmaktadır.

Emek değişimi sektörlere göre farklılaşmaktadır. Emeğin değerli kaldığı alanlar sağlık, eğitim, otel hizmetleri,yemek,içecek ve eğlence sektörü, taşıma gibi alanlar sayılabilir.

Emeğe talebi azaltan sebepler ne olursa olsun sonuçta toplam gelirden emeğin daha az pay alması anlamına gelebilmektedir.

Emeğe yönelik değeri korumak için farkındalığı artıran her söz, her hareket çok değerli,  farkındalığın artması sadece emeği değil insanı değerleri koruyan bir düşünceye dönüştükçe daha da değerli hale gelmektedir.

Eşitlik ile adalet arasındaki sınırlardan birisi belkide hakkın sınırlarının belirlenmesinde, eşitlik bir hak talebine neden olurken, adalet nerede duracağını değerini öğretiyor.

Sendikaların emekçiler için yaşadığımız sıkıntılar bizden kaynaklanmıyor açıklamasını okuyunca evet emek haklı ama duracağı bir yer var demeden kendimi alamadım.

Emek Bayramı için yumruğumu ne kadar havaya kaldırırım diye sordum kendime, 5 yıl önce olsa idi koşulsuz omzun, kolum ve yumruğum dik durana, dümdüz görünene kadar derdim.

Çok geriye gitmeyelim, gün geldi pandemi geldi, bir çok emekçi işyerinde çalışma olmadığı için üretime katılamadı çalışmadı ama İş Kur aracılığı ile destek aldı, üretemedi ama tüketime katıldı .Ekonominin olumsuz etkilerinin arttığı pandemi dönemi nedeni ile Emeğin Devletçe desteği nedeni ile kalkın yumruğumu azıcık geri çekiyorum siz ister % 5 deyin ister % 1o deyin,

Gün geldi yer yerinden oynadı gök yıkılmadı ama yer ve altı yıkıldı, deprem geldi, depremin sadece ekonomik kayıplarını evini, eşyasını, arabasını, fabrikasını, telefonunu sadece depremden sağ çıkanlara yeniden sağlamak milletin nerede ise 3-4 yıllık toplam tasarrufuna eşit. Ne derseniz yükü depremzede çeksin, devlet çeksin ama emek hiç omuz vermesin denebilir mi, bırakın kalkan yumruğu, omuz bile dik duramaz bu yükün altında, emekte omuz vermeli bu nedenle kalkan yumruğumu biraz daha indiriyorum siz ister % 10 deyin ister % 20,

Gün geldi EYT geldi, şu arkadaşım varya ballı mı desem, şanslı mı, aynı işte çalışırdık, 1998 yılından SSK sı varmış, emekli oldu aynı işte çalışıyor hem SGK dan aylık alıyor hem de işyerinde ücretini alıyor. Hakkı tabı seçim geçim tanındı hakkı ama sigortasız çalışmasını beni yıkıyor. Kaçımız bu durumda sizce  on kişide bir kişi mi kaç kişide kaç kişi bu da yumruğumu biraz daha indiriyor.

Bu yüklerinde paylaşılması lazım evet sendikalarımız emeğin suçu, emekçinin eyleminin sonucu değil ama her hakkın bir sınırı var bazı yüklerin bir kısmını yüklenmesek bile bir kısmını gönlümüz razı olmasa da bir süre oluşacak yüke omuz vermeliyiz.

Eğer emek omuz vermeyecek olsaydı, deprem bölgesinde çalışmaları en çok takdir toplayan emekçiler yer altı maden işçilerinden oluşan arama ve ve kurtarma ekipleri olmazdı.

Ama ekonomik koşullar emeğin kazancının bir yerden törpülerken, sermayenin her geçen gün artırılan faizler ile yarar sağlamalarına bir şeyler demek gerekmez mi, her ne kadar enflasyonist ortam zirveden aşağı dönüşe başlamış olsa da para politikaları nedeni ile (DÖVİZDEN KAÇIŞ) bir süre daha faizin bir kaç ayda olsa emeğin tahammülsüzlüğünü artıracaktır. Ekonomik iyileşmenin filizlerini vermesinden ve iyileşme eğiliminin güçlenmesinden sonra millet olarak omuz verdiğimiz yüklere sermayenin daha çok omuz vermesi ve emeğin kayıpların tam anlamı ile olmasa da azaltılmasını beklemek, telafiyi dillendirmek, sonuçta kamusal kaynakları artırıp, paylaşımdan daha çok pay almanın yollarını arayacağımız nice Emek bayramları kutlu olsun diyorum.