ALİ TEZEL

15 TEMMUZ VE SONRASI İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER VEYA İŞ AKDİ ASKIYA ALINANLAR

                   İş akdinin genel olarak işin yapılamaması halinde, işverenin o dönem için işçiye yapabileceği bir iş verememesi, zorunlu nedenlerle çalışmama (askere gitme gibi) gibi hallerde söz konusu olan iş akdinin askıya alınma halindeki hüküm ve sonuçlara benzer bir halde işverenin işçiye iş vermek istememesi ancak işçinin bunun işverenin haksız işlemine karşı haklı nedenle fesih  hakkını kullanmaması hallerinde de benzer sonuçlar bağlanan iş akdinin askıya alınması uygulaması bu günlerde çokça konuşulmaktadır.

                 Askı süresinde işçiye iş verilmemekte, ücret ödenmemektedir. Askı sonunda işçilerin öncelikle işe alınma hakları bulunsa da 15 Temmuz ve akabinde iş akdinin askıya alınma hallerinde işe dönebileceklerine dair bir işaret için söylenecekler için çok erkendir. İşçiler  iş akitlerinin askıya alınmasını işten çıkarma kabul ederek veya bunun kendileri için haklı işten çıkarma hakkı verdiği iddiası ile işe iade, kıdem tazminatı ve işsizlik sigortası haklarından yararlanabilir denilse de 15 Temmuz öncesi olaylarda evet olarak verilebilecek bu cevapları bu aşamada evet diye cevaplamamız mümkün değildir. Bu sonuçları birazdan  ele alınacak işten çıkarmaya bağlanan sonuçlara göre değerlendirmemiz daha doğru olacaktır.

               İş akdinin işveren tarafından sona erdirilmesi,

              İşçi veya işveren kural olarak açıkladığı fesih nedeni ile bağlıdır.

              Haklı nedenle fesih hakkı 6 iş günü içerisinde kullanılmalıdır. Sebebin tekrarlanıyor olması halinde hak son tekrardan başlar.

              Haklı olarak işten çıkarılan işçiler veya haksız olarak işten çıkanlar ile, SGK dan kıdem tazminatı alır yazısı ile işten ayrılanlar işsizlik sigortasından yararlanamazlar. İşsizlik sigortası için 1 ay içinde başvuru yapılması gerekir.

             Kamu işyerlerinde çalışan işçiler öncelikle  İş Kanunu 25.maddesinde düzenlenen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller başlığında örnek olarak sayılan hallere aykırılık,terör örgütlerine destek oldukları, örgütlenmelerine katıldıkları, yardım ettikleri, kalkışmayı benimsediklerini beyan ettikleri veya kalkışmayı veya kalkışanları benimsedikleri takdirde işveren duraksamaya neden olmayacak şekilde iş akitlerini tazminatsız feshedebilecektir. Aynı şekilde suç işlemiş olmaları halinde de haklı fesih nedenleri doğmuş olacaktır.

            Malum yapının kamu içinde daha çok terfi edip, yönetici konumuna gelecek kişileri hedef kitle seçmesi nedeni ile sıradan çalışanların özellikle işçilerin sayısının  çok olması ön kabulü daha doğru gelmektedir.

           Ancak el konulan özel sektör işyeri çalışanları bakımından durum biraz daha farklılık arz etmektedir.

           Genelde bu işyeri çalışanlarının ücretleri ödenmeyerek istifaya yönlendirmeleri yapılmakta, bu arada bazı çalışanlar SGK dan 15 yıl 3.600 günü vardır (kıdem tazminatına hak kazanmıştır) yazısı getirerek işten ayrılmakta ve kıdem tazminatlarını alabilmenin telaşına düşmektedir. Tabi bu davranış işten ve işe iade haklarından vazgeçmek anlamına gelmektedir. Ancak bu kişilerin işsizlik sigortasından yararlanma hakları da bulunmamaktadır (kıdem tazminatı yazısı ile başvuru yapanlar).

             Şu örnekten hareket edelim, el konulmadan önceki işveren X şahsını çalıştırmakta, malum terör örgütünün reklamını yaptırmakta ve birde aidat toplamakla görevlendirmiş olsun. Aslında bu eylem eski işveren bakımından çalışan bakımından kanuna aykırı bir davranışı da olsa, ilk işveren ile sadakat bağını ortaya koyan bir çalışma şeklidir. Ama kanuna aykırıdır. Bu eylem ilk işverene haklı nedenle fesih hakkı vermese de el koyan işveren yani kamu bakımından suç işlenmiştir. El koyan kamu makamı yeni işverendir. İş Kanunu md.6 her ne kadar hukuki bir işlem ile işyerlerinin devrine sonuç bağlamış ise de bu sonuç işcilik haklarından yeni-eski işverenin sorumluluğu bakımındandır. Aynı hükümde iflas halinde ilgili hükmün uygulanmayacağı belirtilmiştir. El koyma işlemi İş Kanunu anlamında devir değilse de, idari işlemler ile ve kamu kurallarına göre el konulan işyerlerinde işveren artık Kamu ve atadıklarıdır. İşte eski işveren bakımından sadakat sayılan veya işin gereği, olmaz ise olmazı kabul edilen tüm hususlar yeni işveren bakımından birer haklı nedenle fesih nedeni olarak karşımıza çıkacaktır. El koyan kamunun haklı nedenle fesih hakkı doğmuştur. O halde el konulan işyerlerinde örgüt üyesi sayılabilecek bütün çalışanlar tazminatsız işten çıkarılabilir. Fesih için gereken 6 iş günlük süre feshe yetkili makamın öğrenmesi ile başlayacaktır.  Ancak özel işyerinde hiçbir suça karışmamış örneğin sıradan bir hizmetlinin iş sözleşmesini el koyan kamu gücünün haklı nedenle işinin kıdem tazminatından mahrum olmasını gerektirir derecede feshi ölçülü kabul edilemeyebilecektir.

               Kanaatimiz suç oluşturan eylemi olan bütün çalışanlar veya eylemleri ile işyerini suç mahalli haline getirenler istifaları beklenmeden haklı nedenle işten çıkarılabilmelidir. İş hukuku özellikle kıdemli işçilerin kıdem tazminatını alamama ile sonuçlanacak şekilde işçilerin kaçındıklarını kabul etmektedir. Haklı ve haksızı ayırmak bazen uzun uğraşı ve emek sürecini gerektirecektir.

               Bu günlerde gerek açığa almalar nedeni ile gerekse tutuklamalar nedeni artan yargı yükü karşısında, 15 eylül sonrası tesis edilen her kamu işlemine karşı kişilere olağanüstü hal süresince dava açma yasağının geçici olarak getirilmesi  gerçekten hak arayacaklara daha etkin bir hak arama imkanı da verebileceğinden örneğin 60 gün süre ile yargı yolunun kapalı olduğu ve bu sürede sürelerin geçmesi nedeni ile hiçbir hak kaybının oluşmayacağını düzenlemek bir seçenek olarak düşünülebilecektir.

              Bir çok çalışan kısa sürede evine ekmek götürmenin ne anlama geldiğini, kimseye muhtaç olmadan onuru ile emeğinin karşılığını almanın bir şartının da suça bulaşmamak olduğunu yüzleşerek yeniden toplumumuzla birlikte öğrenecektir.

               Bu gün zorlandığım en zor sorular suç örgütünde yakınları, tanıdıkları olan kişilerin, yasal hakları için soruları  tabloyu nasıl gördüğüm sorusunun  kişisel cevabıydı. Ben ön yargımı sınırlanması istenmeyen sosyal güvenlik hakları bakımından dahi daraltıcı, azaltıcı bir çözümü benimsediğimden yüreklere su serpen bir cevabım yoktu. Ama şunu söylemeden kendimi alamadım, merhamet isteyenlerin yükünü lideri çekmeliydi. Belki örgüt liderinin vefa diye bir duygusu var ise ve suça ittiği insanlara devletin bir nebzede olsa merhamet  gösterme ihtimali için kendi isteği ile gelmesi, sonucu değil ama cezanın şiddetini azaltabilirdi.  Bakalım gencecik kurbanların ve çocuklarının gelecekleri mi değerli yoksa ahir ömrünü yaşayan birinin normal yaşam tablosuna göre dahi azalmış ömrü mü ?

 

Exit mobile version