7. KARAYOLU TRAFİK GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU (kısa notlar)

19 Kasım 2016

               17-19 Kasım 2016 tarihleri arasında düzenlenen 7.Karayolı Trafik Güvenliği Sempozyumu ve Sergisinin bu gün son günü.

                Açılış konuşmalarını Ulaştırma Bakanı Sn.Ahmet Arslan ve İçişleri Bakanı Sn.Süleyman Soylu’nun yaptığı etkinliklere üst düzey yetkililer çözüm arayışında 7 ayrı oturumda buluşuyorlar.

                Trafikte herşeyden önce  birbirimize olan saygının öne çıkmasını vurgulaması anlamında bir saygı toplumu olan KONUK ÜLKE JAPONYA’nın seçilmiş olması dahi iyi bir algı değişikliğini göstermekte.

                Şahsen uzun yıllardır trafik kazalarını ile de uğraşmam nedeni ile bir başka vesile ile haberdar olmam ve katılmam aslında iletişim anlamında yargılamanın tarafı olanlar ile bu işleri sevk ve idare edenlerin pekte yakın olmadıklarını bana hatırlatmış oldu. Trafik Kazalarını Önleme Derneği her ne kadar etkinlikler içinde yer alsa da benim vurgulamak istediğim zarar gören ve onların savunanların orada bulunmamalarının kendimiz adına bir eksiklik oluşuydu. Ancak Sempozyumun davetlileri arasında Yargıtay 1.Başkanımız bulunmaktaydı.

                 Sempozyumda en dikkat çekilen konulardan belkide en önemlisi kazaların yoğunlaştığı zamanlardı.

                 İş kazalarından alışık olduğumuz pazartesi günleri kaza yoğunluğu burada günlerden özellikle cumartesiye yerini bırakıyor.

                KISACA  CUMARTESİ GÜNLERİ

                               GENEL OLARAK GÜNLERİN 16-20 SAATLERİ ARASI

                               TEMMUZ VE AĞUSTOS AYLARINDA DAHA DİKKATLİ OLMALIYIZ.

               Kazaların yoğunlaştığı zaman dilimleri bu saatler olduğuna göre sabrımızı, saygımızı bu riskli zamanlarda daha da artırmalıyız. Bir can bir can dır, bir stop lambası bile feda edilmemelidir.

              Bir diğer husus ise eskilerde sadece ölüm sayıları kaza anındaki sayılar olarak hesaba katılırdı. Kazadan sonraki 1 ay içinde kazaya bağlı ölümlerde  trafik kazasında ölüm istatisklerine ekleniyor.

               Örneğin kaza  mahallinde son yılda ölen sayısı 3.600 ise aynı sayıya yakın hastanede hayatını kaybeden kişilerde ekleniyor. Bundan vardığım sonuç kazalara yaklaşımın her anlamda değişmiş olduğudur.

                Kazayı önleyen nedenler olarak, yeni açılan yollar, tuneller gibi yatırımlar ile denetimler, artan araç güvenlikleri gibi pek çok neden olsada artan araç sayısı nedeni ile sayısal olarak hızlı bir indirim söz konusu olamıyor. 20 yıl öncesine ragmen buğün kazalarda ölen sayısı artan araç sayısına nazaran bir kat azalmış durumda (eskiden kaza mahallinde ölen sayısı 7.000 civarında iken  şimdi bununun yarısı).

               Kaza nedenler arasında % 80’İ aşan oranda sürücüler kusurlu, sürücü kusurlarından ilk sırada yer alan kusur ise % 35 ile hızlı araç kullanımı, ardından geçiş kurallarına uymama, dönüş kurallarına uymama, arkadan çarpma geliyor.

              Sempozyumda dikkat çekilen en önemli hususlardan biri yol kusurlarından kaynaklanan kazaların % 10 oranından Binde bir oranına çekilmesi, biz yinede süprizler kadar yol süprizlerine de dikkat ederek Binde birlik risktenden uzak olmalıyız. Zira güvenli sürüş, bakımlı araç, yorgun olmayan sürücü, yol ve trafik şartlarına uyma bizi evimize sevdiklerimizin yanına götürecektir.

                Trafik kazalarından doğan sorumluluk ile iş kazalarından doğan sorumluluk veya önlem almada Avukat meslektaşlarıma  düzenlenen etkinliklerde hukuk literatürümüzde olmayan şu kavramı kullanıyorum. Trafik kazaları tesadüfi zararlardır. İş kazaları akdi-seçilmiş ortam zararlarıdır. Bu nedenle iş kazalarında önlem alma, riskleri tanımlamak daha kolaydır. Kimden ne zarar geleceği bilinebileceği gibi o kişinin en az işverne tarafından seçilmesi mümkündür. Yani önlemlere uymayan işe alınmaz, işten çıkarılır. Ancak ülkemizde iş güvenliği kültürü gelişmediği için işverenin aldığı baretler, emniyet kemerleri her nasılsa takılmaz, işveren taktıramaz, önlemi denetlemez kazalarda iş güvenliği kültürü değişmediği için sürer gider. Trafik kazalarında ise bize zarar verecek kişiyi biz seçemeyiz, alabileceğimiz en önemli önlem güvenli sürüşle kaza yapmamak, başkalarının kaza yapmasına neden olmamak, muhtemel kaza potansiyeli olan sürücülerin bize çarpmaları önleyecek şekilde dikkatli olmak, onları uyarmaktır. (ben yılda en az bir kaç kez sürücüleri plakaları ile şikayet ederim, yapacağımız için plakayı kaydetmek, aracımızı uygun posizyona çekip telefon etmekten ibaret, ben telefon şikayetlerimin hepsinden de olumlu sonuç aldım).

         Trafikte büyük aracın küçük araca, taksicinin özel araca, motorlu araçların bisiklet sürücülerine olan fiili tahakkümü saygı ile çözülebilir. Özellikle şehirlerarası yol dışında şehir içinde belediyenin bakım alanları olan yollardan bakım eksikliği nedeni ile trafiği yavaşlatan alanların ivedikler tamiratı tamamlanması için yöntemler aramalıyız. Bazen yerel yönetimler aylarca bizi perişan edebilmektedir. Soğukta bozulan, delinen yollar binlerce aracımızın lastiklerinin yarılmasına, kazalara neden olmaktadır. Bu iş sadece yerel yönetimlerin yol yapımını insaflarına bırakmak yerine, takip etmek, denetlemek hatta trafik birimlerinin yol yapım ve arızlarından haberdar edilmesi, muhtemel tamir süresince trafiğinde önlem alması, küçükte olsa trafik tarafından bildirilen yol kusur ve tamiratlarının süresinde yapılmaması halinde trafik polislerine aynen sürücülere ceza yazdıkları gibi yol eksikleri nedeni ile yerel yönetim ve karayollarına ceza yazma yetkisinin verilmesi hususu yahut yerine geçecek bir başka çözüm düşünülebilir.

       Trafiğin tesadufi zararlarını önlemenin en belirgin yolu güvenli sürüşten geçiyor.

       Sayın Arslan ve  Sayın Soylu’ya ayrıntılı bilgi ve konuyu sahiplenmeleri nedeni ile teşekkür ediyorum.