ENGELLİ STATÜSÜNÜN KÖTÜYE KULLANIM ÖRNEĞİ-DEĞİŞTİRİLME İSTEĞİ

6 Aralık 2016

                     Öncelikle sayfa yazarlarımızdan Vedat İlki beye 03.12.2016 tarihli yazısı nedeni ile teşekkür ediyorum.              (http://www.alitezel.com/index.php?sid=yazi&id=8644)

                    Engelliler günü geçmiş olsada, engelli kardeşlerimizin ve onları unutmayan, yaşamın bir parçasının en doğal halinin engellilik olduğunu yüreğine sindirmiş ve engelsiz bir yaşam için gayret eden herkese minnettarım.

                    Aslında yaşamınızın en az belli bölümlerinde her birimiz engelliyiz.

                    Neler mi bunlar;

                    Bebekken engelliyiz, yaşlıyken, hasta iken engelliyiz. Hasta sedyesinde uzanmamış, hasta yatağına düşmemiş hangimiz varız ki,

                     Hamile kadın, bebek arabalı anne veya baba veya bebek yakını hep yaşamın engelleri ile karşılaşırız. Bebek arabası ile yolda ilerleyemeyen birilerimiz hep varken engellilerin haklarına eriştiklerini kabul edemeyiz. Ancak her nasılsa geçici engellilik yaşayan bireyler, olağan sağlıklı günlerine döndüklerinde kalıcı engellilerinin sorunlarını düşünmedikleri gibi yeniden aynı duruma düşebileceklerini kabullenemediklerinden engelsiz veya geçici engelli kesimden sürekli engelli kesimin yaşamına kolaylaştırıcı yeterli destek ulaşmamaktadır.

                     Amaç her şeyden önce fiziki engellerin kaldırılmasıdır. Sonrasında manevi engellerin kaldırılması ve engelli bireylere pozitif ayrımcılık veya yeterli destekle toplum hayatına yeterli katılımlarının sağlanması olmalıdır. Bu destek doğrudan engelliye olduğu kadar, engelli yakınlarına da yönelmektedir.

                   Bir çok güzel, engelli ve yakınları lehine düzenleme bulunmasına her gün yeni yeni uygulamalar gelmesine rağmen  temelde  şu hususlarda engelli düzenlemeleri ile lehe değil aleyhe durum ortaya konulmaktadır.

                    1.Eski engelli oranları yüksek iken yenileri düşük oranlıdır.

Engelli raporlarına ilişkin düzenlemelerde üçten fazla yönetmelik değişikliği ile engelli oranları aynı hastalık için daha az oran verilecek şekilde düzenlenmiştir. Her bir yönetmeliğinde değişiklik ile eski yönetmelikten doğan haklar saklı tutulmuş ise de bu her şeyden önce hastalık yanında rapor alınmasını gerektirmektedir. Örneğin 2012 yılında hasta olan ve engelli raporu alan yeniden rapor alırken 2013 değişikliği değil 2012 tarihindeki geçerli yönetmelik kurallarına tabi iken 2012 de hasta olup rapor almayan için kazanılmış bir hak yoktur. Eski hasta ile yeni hasta arasında bu şekilde aynı oranda hasta olmalarına rağmen yeniler daha az oran almaktadırlar.

                      2. 5510 sayılı kanunda ağır engelli çocuğu olan kadın için her 4 çalışma gününe 1 gün ilave ile bu  

                         sigorta  sürelerine eklenerek ve emekli yaşlarından indirim olmasına rağmen;

  • Örneğin kadın için 20 yıldır sigortalı olmak, 5000 gün ve 48 yaş koşulu olsa bu etki 5000 güne evet, 48 yaşı geri çeker evet ama 20 yılı geri çeker mi ? sorusuna hayır cevabı verildiğinden aleyhe durum oluşturmaktadır. 20 yılı geri çeken bir uygulamanın önü açılamamaktadır.
  • Engelli çocuğu olan kadının engelli çocuğunu indirip kaldırırken kendisinin engelli hale geldiğini varsaydığımızda engelli annenin emekliliğinde yaş koşulu olmadığından örneğin 16 yıldır sigortalı olma koşulu karşılığında, 16 yılı öne alan, engelli çocuk nedeni ile erkene alan bir sistem kurgulanmamıştır.
  1. NİHAYET 2918 SAYILI YASA MAALESEF SİGORTA ŞİRKETLERİNİN YARARLARINI KORUMUŞ VE DAHA AZ ENGELİLİK VEREN ENGELLİ YÖNETMELİĞİNE GÖRE RAPOR İSTEMEKTEDİR. Bilindiği gibi iş kazası ve meslek hastalığında oran belirleme işlemi eskilerde SSK Sağlık  İşlemleri Tüzüğüne göre yapılırken şimdi çalışma ve meslekte kazanma kaybı işlemleri hakkındaki yönetmeliğe göre yapılmaktadır.
  • Bu yönetmelik Engelli yönetmeliğinden daha fazla oran vermektedir.
  • Burada dayanak Sosyal Güvenlik Kurallarıdır. Sosyal Güvenlik Ödemeleri kaybı-zararı telafi etmekte ve zararı karşıladığı ölçüde SGK’ya rücu hakkı vermektedir.
  • Engelli Yönetmeliğinin

Dayanak  MADDE 3 – “(1) Bu Yönetmelik, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1/7/1976 tarihli ve  2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında  Kanunun 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.”

Denilmiş ve dayanağında olmamasına rağmen,

                           ca- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu md. Maddi ve manevi tazminat:

                              Madde 90 – (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.)

“Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilmek sureti ile hazırlanan sigorta genel  şartlarının A.5 c başlığında Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.

 

cb- 5510 sayılı kanunda;

                              md.28’de ağır engelli çocuk, sigortalının kendisinin engelli olması hükümleri nazara alındığında,

                              Şahısların engelli yönetmeliğinin dayanağında olmamasına ragmen, sırf yollama hükümleri konulmak sureti ile engelli raporları HEM TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT ÖDEMELERİNE VE HEMDE SGK DA ORAN BELİRLEME İŞLEMİNDE KULLANILMAKTADIR. Yönetmelikte yer alan vergi indirimi işlemleri yerine engelli raporu alınması veya engelli rapor dayanak alınarak vergi indirim belgesi düzenlemesi nedeni ile 5510 sayılı kanun uygulamasında sorun yoktur denebilse de, TRAFİK KAZALARINDA ENGELLİ RAPORLARININ KULLANILMASI TAM BİR ÖZEL SİGORTA SEKTÖRÜ GÖZÜ AÇIKLIĞIDIR. YANİ DAHA AZ ÖDEME İMKANI VEREN KURALIN SEÇİLMESİDİR.

                   PEKİ SİGORTA SEKTÖRÜNE VE YASA KOYUCUYA HATTA YASA KOYUCUNUN ALT KURAL KOYMA YETKİSİNİ VERDİĞ SİGORTA GENEL ŞARTLARINI HAZIRLAYAN YETKİLİLERE ŞU SORUYU SORALIM;

                  Olay bir trafik iş kazası olup, sigortalının bir gözü tam  kör olduğundan yaşına göre sigortalıya % 43,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybı oranı üzerinden gelir bağlanmış ve aracın trafik sigortacına rücu eden SGK’ya özel sigorta şu savunmayı gerektirmektedir. Bu sigortalının engeli yönetmeliğien göre oranı % 25’tir. Ancak bu arada sigortalı işverene karşı dava açmış ve SGK’nın belirlediğin % 43,2 oranından tazminat davası sürmektedir. Üstelik iş mahkemesinde açılan  sigortalının davacı olduğu davada sigorta şirketide davalıdır.

                  Türk Ticaret Kanununda md. 1484 fıkra 3’te “(3) Zarar, sosyal güvenlik kurumları tarafından karşılandığı ölçüde sigortacının sorumluluğu sona erer” denildiğinden zarar gören işciye karşı sorumluluk ve SGK’nın trafik sigortasından alacağı tutar ve kalırsa işciye sigorta poliçesinden ödenecek tutar % 43,2 ye göre belirleneceğine göre sigortacı hala oran % 25 olacak diyebilecekmidir. Yoksa Asliye Hukuk, Ticaret veya Tüketici Mahkemesinde dava açanlar için bir göz körlüğü % 25, iş kazası olunca mı % 43 olacaktır.

                  DİYORUM Kİ GÖZÜMÜZÜ AÇALIM, KENDİLERİ HARİÇ HEPİMİZİ ALGI ENGELLİ HALE GETİREN BU VE BENZERİ DÜZENLEMELERİ BİR AN ÖNCE HAYATIMIZDAN ÇIKARALIM. UNUTMAYALIM Kİ, ENGELLİ YÖNETMELİĞİNİN DAYANAĞINDA OLMAYAN BİR YASA,  ENGELLİ RAPORLARININ SINIRLAMALARINI ZARAR GÖRENLER BAKIMINDAN KULLANAMAMALI VE SİGORTA GENEL ŞARTLARINDAKİ BU HÜKÜM HUKUK HAYATIMIZDAN ÇIKARILMALIDIR. İNANCIM BU HATANUN YASA KOYUNUN DEĞİL SİGORTA GENEL ŞARTLARINI DÜZENLEYEN KİŞİSEL TERCİHLERİ OLDUĞU VE İVEDİLİKLE DÜZELTİLEBİLECEĞİ ŞEKLİNDEDİR. Nihayet bu uygulama SGK' yı zarara sokacak şekilde kullanılabilir. Bu husus örnekteki göz körlüğünün SGK bakımından da % 43,2 yerine % 25 olarak uygulanması halinde ortaya çıkacak çelişki ve SGK'nın zarara uğratılma ihtimali karşısında korunması mümkün olmadığı gibi eşitlik, adalet ve zararın giderim ilkelerine aykırıdır.