ALİ TEZEL

Aile hekimlerinin ikramiye sorunu çözülecek mi?

Devletimiz önce altyapıyı değil; üst yapıyı kondurur. Sonra çözüm yolu, düzeltmeye çabalar. Bu da her şeyin derme çatma olmasına neden olur.
 
Aile Hekimlerinin sosyal ve mali hakları buna güzel bir örnek teşkil ediyor. Aile hekimliği 2005 yılında önce Düzce'de hayata geçirildi.  2010 yılından itibaren de tüm ülke sathına yayıldı.
 
Peki, aradan geçen 10 yıllık sürede aile hekimlerinin sosyal ve mali hakları konusunda ne tür gelişmeler yaşandı?
 
Aile hekimlerinin durumu ‘5258 Sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nda belirtilen esaslara göre çizildi.  Aile hekimlerinin iki ana kaynaktan temin edilebileceği vurgulandı.
 
Buna göre Sağlık Bakanlığı; uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir.
 
KIDEM NE OLACAK?
 
Kamuda görevli iken aile hekimliğinde görevlendirilen hekim ve aile sağlığı elemanlarının aile hekimliğinde geçen süreleri boyunca kendi kurumlarında aylıksız izinli sayılmaları ve bunların kadroları ile ilişkilerinin devamı ettirileceği, sözleşmeli statüde geçen sürelerinin kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilerek her yıl işlem yapılacağı ve bunların talepleri halinde eski görevlerine atanabilecekleri açıkça belirtilmiştir.
 
DÜZENLEME EKSİK
 
Aile hekimlerinin çalışma koşulları ile mali ve sosyal hakları 30.12.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğinde” düzenlenmiş durumda. Tıpkı 657 sayılı Kanun gibi, tıpkı 4857 sayılı İş Kanunu gibi veya sözleşmeli personellerin kararnameleri gibi ücret, görevlendirme, hizmet içi eğitim, kazanç getirici başka iş yapma yasağı, çalışma saatleri, sözleşmenin fesih şartları, kesintiler, izinler gibi tüm temel konular yer almış. Fakat yine bazı temel konular da havada kalmış durumda…
 
Aile hekimleri için memur olma şartlarının aranmasına, memuriyetten çıkarılma cezasına atıf yapmanın dışında 657 sayılı Kanunun uygulanacağına ilişkin hiçbir hüküm bulunmuyor. Keza 4857 sayılı İş Kanununun uygulanacağına ilişkin de hiçbir hüküm bulunmuyor. Ee tabii, böyle olunca kıdem tazminatı da söz konusu olmuyor.  
İKRAMİYE NE OLACAK?
 
Peki, soruyorum kadrolu kamu görevlisi iken aile hekimliğine atanmış hekimin emekli ikramiyesinin hesabında aile hekimliğinde geçen süresi dâhil olacak mı? 
 
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 89 uncu maddesinde “Hizmet sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere, her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir” hükmü çerçevesinde esasında 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinde geçmemesine karşın 4/1-a (SSK) sigortalılığı yerine 4/1-c (Emekli Sandığı) sigortalılığından prim ödeme hakkı tanınan aile hekimlerinin bu süreleri 5434 sayılı Kanun kapsamında fiili hizmet sayılıp ikramiyeye esas süreye sayılacak mı?
“Fiili hizmet yılı” kavramı ile aile hekimliğinde geçen sürelerin geçen sürelerinin kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilmesi ibaresi birebir örtüşen kavramlar olmadığından bu sorunun cevabı olumlu gözükmüyor.
Yine İş Kanununa tabi çalışanların kıdem tazminatları, Emekli Sandığına tabi olan memurların ve 399 sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli personelin emekli ikramiyeleri, 657 sayılı Kanunun 4/B bendine göre çalıştırılan sözleşmeli personelin iş sonu tazminatları öngörülmüş iken kamu dışından atanan aile hekimleri için böyle bir hakkın düzenlenmemiş olması açık bir eksikliği işaret ediyor. 
 
ZORUNLU HİZMET 
 
Zorunlu devlet hizmeti yükümlülüğünü yapan personelin, bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilmesi ve bu hizmetin devlet hizmeti yükümlülüğü sayıldığının açıkça vurgulanması gibi aile hekimliğinde geçen sürelerin sadece emekliliğe esas süreye değil, fiili hizmet süresi olarak sayılacağının da vurgulanarak bu tereddüdün giderilmesi gerekiyor. Aile hekimliği gibi bir müessese getirilirken burada görevlendirilecek hekim ve diğer aile sağlığı personelinin ikramiye gibi önemli bir nihai hakkının muallakta bırakılması, pürüz oluşturmaktan başka bir şey değildir.
Exit mobile version