31.12.1990 günü kurduğumuz Ltd. Şti.’nden 1993 yılında yüzde 50 olan hissemi devrederek ayrıldım. Bu süre içindeki Bağ-Kur primlerimi de ödedim. Daha sonra Haziran 1995 yılında aynı hisseyi devralarak bu şirkete ortak oldum. 8 Mart 1996 günü yine noterden hissemi devrederek ayrıldım. 2005 yılında SSK’dan emeklilik başvurusu yaptığımda bu şirketin halen açık olduğunu ve benim yaptığım hisse devrinin ticaret odasında tescil edilmediğini öğrendim. Şirket vergi dairesi tarafından kapatılmış vergi borcu da bulunmamaktadır. Ben eski ortak ve hisse devrini yaptığım kişileri bularak ilk önce satışın tescilini daha sonra da şirketin kapanışını 30.10.2006 tarihinde yaptırdım. Bağ-Kur benden mahkeme kararı ya da bu süreyi Bağ-Kur’a ödememi istedi. İstanbul 4. Ticaret Mahkemesi’ne açtığım davayı mahkeme yapılan bu satışın pay defterine işlenmediğinden dolayı reddine karar verdi ve temyiz ettik. Sayın Tezel, gazetedeki yazınızda Bağ-Kur’la ilgili bir genelge yayımlandığını 5 yıl Bağ-Kur borcu olup da ödemeyenler bu sigortalılık süresini istemedikleri konusunda bir dilekçeyle başvurmaları halinde Bağ-Kur’luluk süresinin bitirileceğinden söz etmiştiniz. Ben bu durumdan nasıl yararlanabilirim? Aslında Yargıtay’daki dosyayı bekliyorum fakat eşim kanser hastası ve benim hiçbir sosyal güvencem yoktur. Bildiğiniz gibi bu hastalık hem çok pahalı hem de çok uzun süre tedavi istemektedir. Yardımlarınıza şimdiden teşekkür eder, işlerinizde başarılar dilerim. Hüseyin Erbaş Sayın okurum, yazınızda da belirttiğiniz üzere Bağ-Kur’a beş yıldan fazla süreli prim borcu olanlar için çıkarılan kanuni düzenlemelere yol vermek için SGK Başkanı Birol AYDEMİR imzası ile 2007/47 sayılı genelge çıkarılmıştır. Siz de bu genelge gereğince Bağ-Kur’a prim borçlarınızı ödemeden, SSK’dan emekli olabilirsiniz. Yani Bağ-Kur’a ödemiş olduğunuz süreleri de SSK’dan emekli olurken kullanabileceksiniz. Genelgeye göre, “6) Ek 19’uncu madde hükümleri uyarınca sigortalılıkları durdurulmuş olan sigortalıların şayet daha önce primi ödenmiş süreleri varsa, bunların sigortalılıkları, ödenen primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla durdurulacağından, primi ödenmiş olan bu sürelerin diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ile birleştirilmesi veya bu hizmet sürelerinin bildirilmesi suretiyle, aylık bağlanması işlemleri gerçekleştirilecektir. Aynı şekilde Ek 19’uncu madde hükümlerine göre sigortalılıkları durdurulmuş olan sigortalıların, primi ödenmiş olan süreleri 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre aylık bağlama ve toptan ödeme yapılması işlemlerinde de dikkate alınacaktır…”, “7) Yine, Ek 19’uncu madde kapsamına giren ve aynı sürelerde başka sosyal güvenlik kanunlarına tabi olarak prim ödeyenlerden, sigortalılıklarının durdurulması talebinde bulunanlara, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılacak, ancak primi ödenmiş ve sigortalılık süresi olarak değerlendirilmiş süreler haricindeki geçen süreler, sigortalılık süresi olamayacağından, bu süreler çakışan süre olarak kabul edilmeyecektir…” denmektedir. Sizin de beş yıldan fazla süreli Bağ-Kur borcunuz var olduğundan, yapmanız gereken bağlı olduğunuz Bağ-Kur müdürlüğüne gidip, borcunuzu ödemek istemediğinizi belirtip, emeklilik talebinde bulunduğunuz SSK’ya primini ödediğiniz kadar Bağ-Kur süresini bildirmelerini istemektir. Şükrü Kızılot hocamın pası Hocam, 05.08.2007 pazar günü köşesinde, “Sarhoş olmanın avantajı”ndan bahsetmiş ve cep telefonuma da mesaj gönderip, yanıtını Akşam’da isterim” demiş. Ne demek hocam emrin olur derhal. Konu şu, gerek eski 1475 sayılı İş Kanunu’nun 17’nci ve gerekse yeni 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25’inci maddesinde de aynı ibare var, “a) İşçinin kendi kasdından veya derlitoplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğraması halinde, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi” halinde işveren dilerse hizmet akdini sürenin bitiminden önce veya bildirim önelini beklemeksizin feshedebilir ve işçiye kıdem tazminatını öder. Öte yandan işe gelmeme içkiye düşkünlükten, ayyaşlıktan değil de keyfi ise aynı maddenin II-g bendi gereğince, “g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde derhal ve kıdem tazminatı ödenmeksizin işçinin işine son verilebiliyor. Ancak farkı şu, bilindiği üzere işçi hasta ise doktora gidip istirahat raporu alır ve rapor süresince (rapor süresi ihbar öneline 6 hafta ilave edilecek süreden daha az ise) işçi işinden çıkarılamaz. Ancak alınan rapor-istirahat sarhoşluk, ayyaşlık nedeniyle ise yani alkolik olunduğu için doktordan istirahat raporu alınmışsa yani teşhis açıkça yazılmışsa rapor süresi üç gün dahi olsa işveren işçiyi derhal kıdem tazminatı ödeyerek işine son verebilir. Tabii ilk bakışta ayyaş olan işe gelmeyince kıdem tazminatı alıyor, ayyaş-sarhoş olmayan işe gelmeyince alamıyor gibi görünüyor ama hekimden ayyaşlık-sarhoşluk nedeniyle rapor almanın şart olduğunu da unutmamak gerekir. Kullanılmayan izinlerin ücreti SSK’ya bildirilmelidir KullanmadIĞI 50 gün izni olan bir personelin herhangi bir nedenle işten ayrılması halinde ilgiliye ödenecek yıllık izin ücretinden sigorta primi kesilmesi gerekir mi? Kesilirse ne şekilde yapılmalıdır? Turgut Türk Sayın okurum, bilindiği üzere kullanılmayan izin sürelerine ait izin ücretleri iş aktinin feshi halinde işçiye ödenmek zorundadır. Daha önce bu köşeden hesaplamanın nasıl yapılacağı 4857 sayılı kanunun 50 ve 57’nci maddelerine dayanılarak belirtilmişti işte bu şekilde hesaplanan ve ödenmesi gereken zamana göre de faizlendirilen rakamın ödendiği ayın sigorta primine esas kazancına ilave edilmelidir. Mesela işçinin işine 2007 Temmuz’da son verdiyseniz ve normal ücreti olan 1000 YTL’nin yanında bir de 2000 YTL izin ücreti de ödemişseniz SSK’ya o ay 3000 YTL ücret ödenmiş gibi bildirge edeceksiniz. Bildirge edince de prim de kesilmiş olacak. Kısa…kısa.. |