COVİD-19 ŞAPA OTURUR MU ?

4 Ağustos 2020

COVİD- 19 ŞAPA OTURUR MU ?

Anayasamızın 56.maddesinde bireylerin sağlık hakkı, genel sağlık sigortası, denetimi, sağlık hakkı bakımından hem bireylerin (vatandaş olarak ifade edilmiştir) hem de devletin ödevli olduğu vurgulanmıştır.

Türk Ceza Kanununda md.195’te karantina hükümlerine aykırı davrananların 2 aydan bir yıla kadar hapisle cezalandırılabileceği düzenlenmiştir.

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (1593 sayılı Kanun) çok eski olmasına rağmen salgın hastalıklarla mücadele bakımından özel kanun niteliğini korumaktadır.

1593 sayılı kanun md.57’de bulaşıcı hastalıklar sayılmış, sayılmayanlar dışındaki bulaşıcı olan hastalıkların aynı hükümlere tabi olduğu ise 64.maddesinde belirtilmiştir.

Bulaşıcı hastalıklarda 72.maddeye göre tedavi zorunluluğu 73.maddeye göre evde karantina öngörülmüştür.

83.maddesinde ise çok sosyal bir hüküm bulunmakta ve karantinaya alınan (ister hastane-ister konut) kişilerin muhtaç olmaları halinde kendilerinin ve ailelerinin geçimi devlete yüklenmiştir.

95.maddesinde her nevi aşı ve serumun devlet tarafından hazırlanması öngörülmüştür.  İşyerinde hastalanan kişiler bakımından ise tazminat yükümlülüğü işverene yükletilmiştir.

Bu yazı ile bazı hususlar hatırlanmak istenmiştir.

1- Kurallara uymak vatandaş ve ülkemizdeki tüm bireyler için bir görevdir.

2- Teşhis ve tedavi olmayı bekleme bireyler bakımından bir haktır.

3- Hastalıkla mücadele de her tür önlemin alınması, teşhis ve tedavi ile korunmaya dair her tür önlem ise Devletimiz bakımından bir görevdir.

Buna göre hastalanan kişinin kendisinin teşhis ve iyileşmesi için yetkili kurumlara başvurması, etkin yöntemler ile teşhis ve tedavi şarttır. Teşhis ve tedavi sürecinin zorlaştığı şeklindeki dedikodulara itibar etmeden, sağlık hakkınızı kullanın, zorluk yaşamanız halinde bir üst merciye başvurun, yetkilileri, Şikayet için kullanabileceğiniz CİMER hatları gibi yolları deneyin, ülkemizin test, ilaç, yatak kapasitesi veya sağlık personeli sorunu bulunmamaktadır. Son günlerde hasta artışı bütün ülkelerde yaşanıyor.

Hastalık kısa zamanda alınacak ve uyulacak  korunma önlemleri ile yeniden azalmaya başlar. DSÖ ve Dünya Milletleri nezdinde bu hastalık sürecinde  ülke olarak alnımızın akı ile yürünen yolda kimse şayiaya, karmaşaya izin vermeyecektir.  Bütün vatandaşlarımızı hastalıktan korumak ve tedavi için çırpınılan bir ortamda hiç kimsenin en küçük zararına bile tahammül edilmez. Siz yeter ki duyarlılığınızı sürdürün. Zira hiç  birimizin eşlik eden diğer hastalıklarının bulunmadığının garantisi yoktur.

Asıl sorun sosyal mesafenin, korunmanın hiçe sayıldığı günlerden geçiyoruz. Cenaze, düğün, açılış merasimleri, tatil ortamlarında kural tanımazlık, birlikte seyahat, sağlam olduğu görülen ancak birkaç gün sonra hastalanacak taşıyıcılar (turistler vb)  tabii ki yeni vakalarda  dalgalanmaları oluşturmaktadır.

Bu günlerde en çok duymak istediğimiz şey belki de aşı ve tedaviye yönelik gelişmeler. Yeni normale alışmamız gereğini bir kez daha hatırlarken  Covid-19’lu bireyler için çay kaşığının ucu (1/4 ü kadar) haftada iki gün uygulanan, ezilerek suyla karıştırılarak içilen ŞAP maddesinin ( potasyum alüminyum fosfat ve amonyum alüminyum sülfat) hastalar üzerinde olumlu etkilerinin olduğu yönünde doğrulanmamış, dedikodu  tarzında söylemler varmış. Yine eczanelere hazırlatılabilecek % 10 potasyum iyodur çözeltisinin normalde günde 2 damla, hasta ile temaslı olunan riskli günlerde 4 damla içilebileceği de dolaşan diğer kulaktan dolma duyumlar içinde. (Keşke bu kadar kolay olsaydı, İnsan inanmak istiyor). Şap veya Potasyum İyodür çözeltisi her ne kadar bilinen bir madde olsa da kimyasal maddelerin zehirli olduklarını unutmamak ve Amerika’da Hidroksiklorikin içen, virus ölsün diye alkolden zehirlenen bir çok insanı hatırlamak iyi olacaktır.

Güzel haber ve sonuçlara kadar en etkili yol hastalığa yakalanmamayı başarmak.

Maske ve sosyal mesafeye devam.