DARBECİLERİN MALVARLIKLARINA TEDBİR- DARBE GİRİŞİMİNDE ZARAR GÖRENLERİN DARBECİLERDEN TAZMİNAT İSTEKLERİ

22 Temmuz 2016

Kamu görevlilerinin verdikleri zararlardan asıl sorumlu Devletin olmakla beraber hizmetten ayrılabilen kusur- kişisel kusur halinde Kamu görevlisinin doğrudan tazminat sorumluluğuna gidilebilmektedir. Bundan 4 yıl öncesine kadar Adli Yargı uygulamasında kişisel kusur halinde Adli Yargıda Kamu görevlileri aleyhine dava açılabileceğine dair yerleşik uygulamadan Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararları ile vazgeçilerek davaların Devlete karşı İdari yargıda açılması sonucuna ulaşılmış ise de görevle bağlantılı olmayan darbe kalkışmasında yer alan kamu görevlilerine karşı Adli Yargıda zarar görenlerin dava açmalarında herhangi bir engel bulunmamaktadır. Burada açıklamak istediğimiz husus darbe teşebbüsü sürecinde herhangi bir şekilde zarar gören kişiler örneğin ölümünde geride kalanlar,yaralananlar,araçları, kıyafetleri ,taşınmazları her tür mal varlığı zarar görenler doğrudan hiçbir yere başvuru yapmaksızın zarar veren kişiye Adli Yargıda dava açabilecektir. Dava açarken hangi kişiye karşı dava açılacağı sorun olursa da örneğin bir askere emir veren bir üstünün onlara emir veren daha üstekilerin aynı davada birden çok kişi olarak davalı olarak gösterilmesi daha doğru olacaktır. Ancak ilgisiz şahısların davada hasım gösterilmeleri davayı gereksiz uzatacağı gibi haklarında doğrudan o suçla ilgili olmayan kişilere dava açılması halinde red kararları verilecektir. Örneğin Ankaradaki uçağa kalk emri veren komutana karşı İstanbul Boğazında tankları boğaza götürün diyen komutanın eylemi için bu kişiler en üstteki tek kişi olmadığı sürece dava açılması olumsuzluklara neden olacaktır. Aziz Devletimizin tüm vatandaşlarımızın zararlarını, yaralarını en kısa sürede saracağı inancında olmakla birlikte sorumlu kişilerin mal varlıklarını kaçırmaları, bankalardan paralarını çekmeleri, OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) Polis Sandığı, Bireysel emeklilik, Hahat sigortası şirketlerindeki birikimleri, Emekli Sandığınca ödenecek ikramiyeler gibi alacaklarını alıp harcamalarının tüketmelerinin önüne geçebilmek için Mahkemelerden açılacak davalarda tedbir kararları alınarak bu kişilerin mal varlıklarında tasarruf etmelerinin önüne geçilmesi acilen yapılabilecek ilk işlemlerdir. Nasıl ki darbe teşebbüsüne karşı durmak, devamında meydanlarda bulunmak, vatandaşların kendilerinin kendilerine ve devlet erkanının yüklediği bir sorumluluk ise yine bu kişilere karşı dava açılarak mal varlıklarını hareketsiz hale getirmenin dava yolu ile gerçekleştirilmesi başlı başına ve doğru bir hareket olarak düşünülmüştür. Dava sürecinde gerçekleşecek ise şu olabilecektir. Zarar gören kişiler devletten zararlarının tazminini isteyeceklerdir. Alacaklardır. 2330 sayılı kanuna göre yapılacak ödemeler tazminatlardan mahsup edilmektedir. İşte ödemelerin alındığı bu safhada davalar ödeme nedeni ile konusuz kaldığı ölçüde ödemeyi yapan ve hazine zararı nedeni ile ilgililere rucu edecek olan devletin iş bu davalara müdahil olarak katılması suretiyle çıkacak kararda yapılan ödeme kadar tutarın Devlete ödenmesi kalan kısım olursa vatandaşa ödenmesi şeklinde kararlar verilebilecektir. Zarar gören vatandaşlarımıza düşen bir görevde tazminat alırken tazminat aldığı makamlara davası hakkında bilgi vererek hazinenin bu davalara iştirakini sağlamak için gayret göstermektir. Zaten davalarda ve tedbir kararları alındığı ölçüde ve yargılamada geride kalan safahata göre hazinenin zararını birk an öncel tahsil imkanı doğacaktır. Bu süreçte iki küçük sorun bulunmaktadır. Bunlardan ilki aynı davada verilen kararların verilen kararlarda örneğin 200.000 TL ye karar verilmesi halinde 100.000 TL sinin daha önce devletçe ödendiği varsayıldığında kalan 100.000 TL sinin vatandaşa ait olduğu konusunda bir duraksama yoksada zarar verenin mal varlığının örneğin 70.000 TL olması halinde bu 70.000 TL nin üzerinde kimin öncelik hakkı olduğu konusunda ( ödeme yapan devletinmi,zarar gören vatandaşınmı) tereddütler oluşacaktır. Bu olaya has olmak üzere vatandaşın alacağının devlet alacağından önde tutulması anlamlı olacaktır. B ir başka sorunumuz ise sivil vatandaşların 18.07.2016 tarihli yazımızda belirttiğimiz gibi 2330 sayılı kanun kapsamında değilde 5233 sayılı kanun kapsamında zararlarının giderilmesi halinde 5233 sayılı kanun daha az tazminat vermesi nedeni ile zararın 5233 sayılı kanun kapsamında kabul edilmesi vatandaşların kalan zararları olacağından ivedilikle dava açmalarında kaybı olacaktır. Tabiki devlet açılacak ceva davalarında veyahut alacağı diğer önlemler ile darbe teşübbüsçülerinin mal varlıklarına el koyabilecektir. Bu gün TMSF , BDDK verilen yetkiler gibi yapılacak düzenlemeler ile oluşturulacak kural ve yaptırımlar ile devlet hemen bu kişilerin mal varlıklarına el koyabilmelidir. Bu kişilerin göz altında ,tutuklu da olsalar bankalardan, sosyal güvenlik kurumlarından, OYAK’tan, Polis Sandığından, Sigorta Şirketlerinden para almak için vekalet vermelerinin önüne geçilmelidir. Yani tutukluluk sürecinde vezaevlerinden bu kapsamda vekalet alınmaması, hatta noterler birliğince bu kişilerin bu kapsamda vekalet vermelerinin önüne geçilmesi, interaktif olan banka hesaplarındaki internet girişler yetkilerinin kaldırılması,kartla para çekme ketkilerinin iptali gibi gibi tedbirlerde benzer sonuçlara erişmek mümkündür.

Yine darbe girişiminde bulunanların para ve haklarını, tedbir yolu ile alamadığı hallerde muvazaalı hacizlerle (borçlu olmadığı halde borçlanması, adi takiplere itiraz etmeyerek kesinleşmesi gibi) durumlarda icra yolu ile alacaklarına erişmelerinin yolu kesilmeli, bu işlemler bir kamu otoritesinin onayından geçmeden haciz işlemi uygulanamamalıdır.

Bu  alandaki tedbirler; Sayfa yazarlarından Vedat İlki beyin 20.07.2016 tarihli yazısına konu, açığa alınanlara ödenecek 2/3 maaşlarının,18.07.2016 tarihli yazıma konu sosyal güvenlik haklarının, verilen bu yazımıza konu malvarlığına yönelik sınırlamalar olmak üzere başlıklar halinde sıralanabilir.

Sorunu çözmek için sahiplecek her yetkiliye, zarar gören kardeşlerimize ayrı ayrı teşekkür ederim.

                                                                                                                             Avukat Abdulhalim Eke