ALİ TEZEL

Emeğin milli gelirden aldığı pay her yıl eriyor

Türkiye İstatistik Kurumu 2006 yılından beri gelirin fonksiyonel dağılımını açıklamıyor. Yani milli gelirin ne kadarının emekliye, ne kadarının işçiye ve memura, ne kadarının rantiyeciye ve sermayedara verildiği bilgisi sizlerden saklandığı gibi bu tür gelir paylaşımını tartışmak yerine, etnik kökene göre demokrasiyi tartışmamızı istiyorlar. Bana göre şu anda emeğin ve emeklilerin payı yerlerde sürünürken, sermaye ve rantiyeciler bütçeyi ve milli geliri okkalı bir şekilde götürüyorlar.

GELİR DAĞILIMI NE ALEMDE?

Fonksiyonel gelir dağılımı, milli gelirin emek, sermaye ve toprak sahipleri olmak üzere üç temel üretim faktörü arasında nasıl dağıldığını gösterir. Fonksiyonel gelir dağılımı ülkemizde o kadar kötü durumda ki TÜİK bile 2006 yılından sonrasını açıklayamıyor. Yani işçiler, memurlar, çiftçiler ve bunların emeklileri, milli gelirden almaları gereken paylarını alamıyorlar. Bunlara verilmeyen pay siyasi iktidarlar tarafından başka gruplara, sermaye ve rantiyeye aktarılınca olayı unutturmak gerekiyor.

Çünkü gelir dağılımı, gelirin bireyler, toplumsal sınıflar ve haneler arasında dağılımını gösteren bir yöntemdir. Bu yöntem ile genel anlamda bireyler ve haneler arasında gelirin büyüklüğüne göre dağılımı ve eşitsizliklerin görülmesi amaçlanır. Bize ise bu eşitsizlikleri unutun, onun yerine başka şeyler tartışın diyorlar.

ÜLKEMİZDE SİYASİ PARTİ VAR MI?

Neden bir siyasi partiye ihtiyaç varı geçip, siyasi partilerin ne yapmaları gerektiğinden bahsedeceğim. Çünkü birileri bizleri yaklaşık 10 yıldır ekonomiden uzaklaştırıp, etnisiteye veya dini değerlere odaklanın, dini ve milliyetçi duyguları körükleyin ki bazı grupların paraları götürmesine ses çıkarmayın oyununu oynuyor. Bir siyasi parti iki temel soruya cevap vermek zorundadır. Bu sorulara verilecek cevabı yoksa tabelasında “parti” yazsa bile değildir, dernektir, vakıftır veya başka bir şeydir.

NASIL ÜRETECEĞİZ?

Temel üretim araçları sermaye sahiplerine ait olarak üretim yapacağız diyorsa kapitalist, üretim araçları devlete (topluma) ait olsun diyorsa sosyalist bir partidir. Arada bir yerde olsun diyorsa karma ekonomik sistemi savunuyor demektir. Ancak ne kadar karma olsa da sosyalizm ile kapitalizm arasındaki çizgide, ibresi ne tarafa yakın ise ona göre değerlendirilmelidir.

NASIL PAYLAŞACAĞIZ?

Bir yıl boyunca 75 milyonluk ülke nüfusunun ürettiği ürünü veya bundan elde edilecek geliri nasıl paylaşacağız. Yani üretime katılanların payları ne olacak? Yüzde kaçını emeğe vereceğiz, yüzde kaçını sermayeye, yüzde kaçını rantiyeciye? En önemli asıl soru da bu dağıtımın nasıl olacağına kim karar verecek? Millet mi yoksa derin devlet mi, başka devletler mi?

Ayrıca dağılım nasıl olacak derken, ümmetçilere ne kadar, Kürtlere ne kadar, Çerkezlere ne kadar değil? İşçiye, memura, çiftçiye, sermaye sahibine ne kadar olmalı? Bunu tartışmamızı istemiyorlar. Şimdi size soruyorum ülkemizde bu iki temel soruya cevap veren parti var mı? Var diyorsanız cevabınız nedir?

YAMAN ÇELİŞKİLERE DİKKAT

Bizleri parasal konulardan, açlıktan, sefaletten konuşmaktan uzak tutup, önümüze attıkları (içi boş) demokrasi oyunları ile oyalıyorlar. Ama birileri her yıl millete verilmesi gereken payları götürüyor, zenginliğine zenginlik, parasına para katıyor.

İçi boş diyorum, bakın emek ve ekmek mücadelesindeki TEKEL işçilerine neden en temel demokratik hakları olan toplantı ve gösteri yürüyüşüne tahammül edemiyoruz da, ne kadar demokrat olduğumuzu göstermek için para-pul gerektirmeyecek şekilde bir başka yerde etnik kökene göre demokratik haklar veriyoruz diye bağırıyoruz, bu ne yaman çelişki… Üstelik TEKEL işçilerine su sıkan, gaz sıkan kişilerin bağlı olduğu bakanlık, demokratik açılımı yürütüyorum diyor.

ÖNCEKİ YILLARDA DURUM NE?

Gelirin fonksiyonel dağılımı, bir ülkenin gelir dağılımın adaleti hakkında epey bilgi verir. Bir kesimin üretime katkı payı ile üretimden aldığı payı kolaylıkla görebiliriz. Mesela 1973 yılında ücretlilerin toplam nüfus içindeki payı yüzde 35 iken gelirden aldıkları pay yüzde 28.3'tür. Kâr – faiz – rant geliri elde edenlerin nüfustaki payı yüzde16.5 iken aldıkları payları 41.2'dir. Yine aynı yıl, nüfusun yüzde 83.6'sını oluşturan ücretli ve küçük üreticiler yüzde 58.8'ini alırken, nüfusun yüzde16.5'i kâr, faiz ve rant geliri alarak milli gelirin yüzde 41.2'sini elde etmektedirler.

ÜCRETLİLERİN PAYI YÜZDE

32.66 1987 yılına gelindiğinde ise ücretlilerin milli gelirden aldıkları pay yüzde 32.66’ya çıkmıştır. 1994 yılında ise ücretli kesimin nüfus içindeki payı yüzde 43’e çıkarken, gelir içindeki payları ise önemli ölçüde düşerek yüzde 33.6'ya inmiştir. Öte yandan, 12 Eylül 1980 ihtilalinin etkisini ücretliler ve çiftçilerin paylarındaki müthiş düşüşü ve kar, faiz geliri alanların paylarının hızlı yükselişi ne güzel açıklıyor. Bakın sermayenin payı 1978 yılında yüzde 36 iken 1984 yılında yüzde 58’e çıkmıştır

Exit mobile version