İLGİNÇ KARARLAR (2) BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN ÖLÜM- DAVAYI KAYBEDEN EŞ ÖLÜM AYLIĞI ALAMAZ

4 Nisan 2017

  Türk Medeni  Kanunu  4721 sayılı Kanun olup 2002 Ocak ayından itibaren yürürlüktedir. Eski medeni kanundan farklı olarak davayı açan eşin ölümü halinde mirasçıların davaya devam etmeleri hakkını tanımıştır.

VII. Miras hakları

Madde 181- Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.

(Değişik ikinci fıkra: 31/3/2011-6217/19 md.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

 Şeklindedir. Degişiklikten  önceki 2 fıkra hükmü ise şöyledir.

Fıkra 2 “Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve  davalının  kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

   Yani değişiklik öncesi davacı eş ölmüş ise devam edilebilirken, değişiklik sonrası davalı eşin ölümü halinde de mirasçılar davaya devam edebilmektedir. Hukuk yargılamasında davayı açan harç yatıran davacı diğer taraf davalı olmaktadır. Örneğin davayı açan eş her zaman davasından feragat edebileceğinden tek taraflı olarak sona ermenin veya davada tasarrufun önlenmesi için genelde boşanma davalarında davalıda har yatırmak sureti ile karşı dava açmakta ve hem davalı hem de karşı davacı olarak anılmaktadır. Hükümle getirilen hem çift taraflı hak sağlanması hem de davadan feragatın önlenmesi olmuştur.

   Bu hükmün temel amacı davaya devam edip kazanan mirasçı diğer tarafı mirasçılık sıfatından çıkarmaktadır.

   Mirasçılıkla bağı olmayan yakınlık bağı ile ilgili olan hususlardan birisi kaza halinde diğer eşin (nikahlı olmasa da) destek tazminatı isteğidir. Yine bu husus miras reddedilse dahi  hak olarak ayrıca tanınmaktadır.

    Bir diğer husus ise Mirasın reddinin ölüm aylıkları üzerinde etkisinin olmamasıdır (ikramiye, kıdem ayrıca değerlendirilmelidir). Yani Medeni  Kanun uyarınca ölümden sonra örneğin koca borçlu sağ eş mirası reddetse öle eşinin aylığını alabilmektedir.

    Ancak Yargıtay’ın 10 Hukuk Dairesinin 18.09.2012 tarih ve E.2011/1796, K.2012/15490 sayılı dosyasına konu olayda (Benzer Karar 02.06.2016 T. E.2015/1565, K.2016/9104) Boşanma davasını açan koca ölmüş, mirasçıları sağ eşe karşı davaya devam etmişler ve sağ eşin mirasçı olamayacağına karar verilmiştir.

     Kararda doğrudan MK.md.181’in mirasçı olamayan eş kabulüne yer verilmiştir.

     Sosyal olaylar bakımından  değerlendirildiğinde karar isabetlidir. Örneğin eşini öldüren kişinin diğer eşten aylığa hak kazanması gibi hallerde bu karar isabetlidir. Ancak ölüm, ağır yaralamalarda  veya aile hukukundan doğan ihlaller ile ölüme bağlı tasarrufla mirasçılıktan çıkarılanlar zaten 5510 sayılı Kanunun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Yargının değerlendirmesinde MK.181 yerine 5510 md.56 yı değerlendirmesi gerekir. Bu anlamda olmak üzere diğer mahkemelerde verilen kararların bağlayıcılığı bulunmadığı kabul edilmelidir. Burada takdir sosyal güvenlik yargısınındır. Burada özel hüküm olan 5510 uygulanmalıdır. Üstelik 2002 de yürürlüğe giren kanuna göre 5510 2008 de yürürlüğe girmekle dana sonraki kanundur. Hukukta uygulama sırasının doğrudan MK.181’e atıf izni vermediği kanaatindeyim.

     MK 181 mirasçılık sıfatını engellemektedir. Mirasçılık sıfatı ile hak sahipliği arasında doğrudan bir bağ bulunmamaktadır. Bunu MK 605 ve devamında yer alan mirasın reddinde görmekteyiz. Gerçi mirasın reddinde seçim hakkı kalandadır. Ölenin zenginlik veya borç bırakması veya mirasçıya davranışı önemli değildir. Mirasçı seçimle mirasçılığı istememektedir. 5510 sayılı kanun hak sahipleri tanımında yasal mirasçısı olan eş-çocuk dememiş aksine eşini çocuğunu demiştir.(md.3 bent 10) o halde özel olan hüküm 5510 md.56’ın doğrudan uygulanması ve takdirin sosyal güvenlik yargısında olması gerekirken diğer yargı mercilerinin verdiği karara doğrudan uyulması kişisel olarak isabetli bulamadığım bir yaklaşım olmuştur.

      Bu uygulamalar sonrası özellikle ikinci evliliklerini yapan kişilere karşı hasta olan eşin eski eşten olan çocukları ölmeden boşanma davası açtırmakta, sağ eşi hastalık, hastane sürecinde evinden eşinde uzaklaştırmakta, miras kavga ve kurgusu esasen eş daha ölmeden hasta yatağında, hastalık evresinde (kanser vs) başlatılmaktadır.   Üstelik miras bakımından bir yararları olsa da sosyal güvenlikte hiçbir yararları olmayacak iken (çocukların öğrenim görmeyen, sağlıklı erkek veya sağlıklı evli kızlar olması hali gibi) 5510 md. 56 düzeyine ulaşmayan davranışlar ölüm aylığından mahrumiyet nedeni haline dönüştürülmektedir. 56.Madde kapsamına girmeyen davranışlar mirasçılık sıfatını kaybettirse dahi aylıktan makrumiyet sebebi sayılmamalıdır.