ALİ TEZEL

Kıdem Tazminatı Çalıştayı Tutanak Özeti – 11.03.2014

Kıdem Tazminatı Çalıştayı Tutanak Özeti – 11.03.2014

Lütfi İNCİROĞLU (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü Genel Başkan Yardımcısı): Kıdem tazminatı; genel tanımında belirli bir çalışma süresini dolduran ve İş Kanununda sayılan iş akti feshi şartlarını taşıyan işçilere verilen paradır.  Hukuki niteliğine baktığımızda; dört değişik görüş olduğunu görmekteyiz. Birinci görüş bu tazminatın ücret olduğu yönündedir, yani işçinin on üç aylık ücretidir, ikinci görüşe göre ise bir iş güvencesi ve işsizlik sigortasıdır. Üçüncü görüşe göre bir ikramiyedir yani işçinin işverene bağımlılığının mükafatıdır. Bizim de katıldığımız dördüncü görüşe göre kıdem tazminatı kendine özgü bir tazminattır. Tarihsel gelişimine bakıldığında ilk defa 1936 yılında çıkarılan  3008 sayılı Kanunla kıdem tazminatı hukuk sistemine girmiş olup, o günden bu güne kadar on bir kez değişikliğe uğramıştır ve her defasında gelişmiş, ileriye gitmiştir.  Bakanlık olarak mevzuat çalışmalarında işçi ve işveren federasyonlarıyla bir araya gelip, mevzuatı onlarla paylaşmadan, onların fikirlerini almadan tasarıları çıkarmıyoruz. Ancak tarafların bu konuda tam bir uzlaşması olmadığını gördük. Kıdem tazminatı için bir fon oluşturma yönünde bir düşüncemiz var. Bu konuda kanun hükmü de var, hatta bir kıdem fonu kanun tasarısı var. Başbakanımızın da bu yönde bir talimatı vardır ancak kendisi, sosyal tarafların anlaşmadığı bir metni önlerine getirmememizi istemiştir. Kıdem tazminatı hassas bir konu, bu nedenle işçilerin geriye dönük bir hak kaybına neden olmadan, işverenlere de bir yük oluşturmadan uzlaşma yoluyla bu sorunu çözmek istiyoruz. Çalışmaların kamuoyuyla paylaşılmamasının nedeni budur.

Av. Sema Güleç UÇAKHAN (MODERATÖR): Kamuoyuyla taslakların paylaşılmamasını doğru bulmadım. Belki paylaşılsa değişik fikirler ortaya çıkabilecek ve çalışmaların hızlanması mümkün olabilecektir. Bakanlığın yaptıklarını biz avukatlar bile bilmiyoruz. Elimizde ne var, gelecekte neler düşünülüyor bilinilmiyor. Paylaşım olsa katkıda bulunma imkanı olabilirdi.

Erhan POLAT (Kamu İşlemeleri İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yürütme Komitesi ve Yönetim Kurulu Üyesi):  Kıdem tazminatı ilk düzenlendiği yıllarda sosyal güvenlik henüz olmadığı için, düzenlemeler ve gerekçelere bakınca sosyal güvenlik şemsiyesi olarak, iş güvencesi olarak, işsizlik ödeneği ve işsizlik tazminatı olarak değerlendirildiği görülüyor. Bir şeyin var olabilmesi uygulanabilme kabiliyeti ile ölçülür. Eğer biz kıdem tazminatını işverene külfet olmaktan çıkarırsak işverenler bunu ödemekten kaçınmayacaktır. Kıdem tazminatının maliyetinin yüksek olması istihdamı da etkilemektedir. İşyeri maliyetinin yüksekliği firmaların dış firmalarla rekabet gücünü etkilemektedir. Biz hiçbir zaman işçinin bu hakkı fazladır diye düşünmüyoruz. Ama işyeri olmazsa işçi de olmaz empatisini de bekliyoruz.

Mustafa ÖZTAŞKIN (Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası Genel Başkanı): Kıdem tazminatından, işçilerin yararlanmasıyla ilgili bir sorun var algısı yaratılmaya çalışılıyor. Bu şekilde insanlar yasal değişikliklere ikna edilmek isteniyor. Tam tersi, bize göre çalışanların büyük bölümü çalıştığını kanıtlarsa kıdem tazminatı almaktadır. Burada sorun yasa değil, yasaların uygulanamaması sorunudur. Sorun, devletin seyirci kalması durumudur, kıdem tazminatını ödemeyen işverenlere gerekli yaptırımların uygulanmamasıdır. Bu durumda ya kıdem tazminatını hak etmek için 1 yıl çalışma şartı kaldırılır ya da kısa süreli çalışmalar için hesaplamada oranlama getirirsiniz. İflas durumunda da, işçinin kıdem ve ihbar tazminatını devlet öder ve rücu eder. Ya da böyle durumlar için kıdem tazminatı garanti fonu da oluşturulabilir. Bu nedenlerle yasal düzenlemeden kaynaklı olduğu söylenen bu argümanlar geçerli değildir. Kanun genel hatlarıyla korunarak iyileştirilebilecek durumdadır. Biz bu konuda sorun vardır algısının yaratılarak kanunun genel hatlarında değişiklikler yapılmasına karşıyız.

Av. Semih TEMİZ (Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu): 3008 sayılı kanundan bugüne dek yapılan düzenlemelerle kıdem tazminatı konusunda işçi açısından geri gidişler yaşanmıştır. Kıdem tazminatının tahsili sorundur. Hakedişin kendisi dahi bir sürü şarta bağlı olduğu için sorunludur. Bu nedenle işçilerin kıdem tazminatı almasının her açıdan garanti altına alınıp çözülmesi gerekiyor. Bu da fon ile olacaktır. Kanuni düzenlemeye göre kıdem tazminatının ya bizzat işverenler tarafından ya da havuz sistemiyle oluşturulacak bir fondan karşılanacağı belirtilmektedir. 1975 yılından beri böyle bir fonun kurulmasına ilişkin kanun maddesinin gereği yerine getirilmemiştir. 4857 sayılı kanun çalışmaları esnasında hemen arkasından iki alternatifli kıdem tazminatı düzenlendi; 15 güne düşürülmesi veya fon oluşturulması. Burada devlet garantili havuzlu fon sisteminde, neması fonun kendisine kalıyor. Fon ne kadar iyi yönetilirse işveren yükü o kadar azalacağından fonun yönetimi işveren ağırlıklı olacaktır. Bakanlık resmi olarak bir tasarı çıkarmadı. Bakanlık görüşü ise ağırlıklı olarak, devlet olarak ben bundan sorumlu değilim, devlet garantili fon olursa tahsilinin benim garantimde olması gerekecek, ben bunu istemiyorum şeklindedir. Oysa emeklilik için sağlanan imkanlar bunun için sağlanabilir. Sosyal açıdan devletin yapması gerekir. Devletin tahsil edemediğini biz hiç edemeyiz dedik. Bireysel fon çalışması üzerine de beyin cimnastiği yapıldı. Hükümetin düşündüğü budur. Biz başından beri buna karşı çıkıyoruz. Çünkü işveren yatırmazsa yine işçi işveren karşı karşıya gelir. Havuzda şu an 11.500.000 işçi var. Her ay % 3 alınırsa fona ne kadar geleceği hesaplanabilir. Ve bu miktar çok büyüktür. Bu paranın neması da olacaktır. Belki bir süre sonra işverenden pay almak bile gerekmeyebilecektir. Ayrıca kıdem tazminatının şarta bağlı olmaması gerekir diyoruz.

Cengiz DELİBAŞ (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Danışmanı):  Türkiye’de şu anda asgari ücretle çalışmak için bile bir kişilik kadroda binlerce işçi sırada bekliyorsa, işe girmek isteyip de giremiyorsa yani işsizlik önlenemiyorsa kıdem tazminatından bahsedilemez, % 30-35 civarında genç işsizliği varken insanların haklarından faydalanmalarını sağlayamazsınız, önemli olan insanları düzgün iş sahibi yapmaktır.  Avrupa bile kriz sonrası ekonomiyi ayakta tutmak ve işsizliği azaltmak için sosyal ödemelerde geriye gitmeye başlamışken kıdem ile ilgili çalışmalarda kimse kazanımlarında bir adım geriye gitmek istemiyor. Hakediş konusunda özellikle kadının evlenmesi şartı değişmelidir. Bu şart kadın istihdamını azaltmaktadır. Diğer ülkelerde bu şartlar yoktur. Dolayısıyla burada kıdem tazminatı işverenlere ağır yükler bindiriyor, kayıt dışına kaymalara neden oluyor. Bunun en önemli sebebi biz de kıdem tazminatıdır. Bu durum kayıt dışı çalışmayı beslemektedir. Kayıt içi ve kayıt dışı olanla ciddi bir çalışma farkı doğmaktadır.  Teşviklere rağmen işverenin gelişmemiş bölgelere yatırım yapmayı göze alamamasına neden oluyor. Kıdem tazminatını ödediği anda işveren sermayesinin bunu kaldırması mümkün olmuyor.

Dr. Mustafa ŞAHİN (TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı Yasama Uzmanı): Burada ideolojik pozisyonla, dünyaya bakış açısıyla ilgili bir farklılık var. İşveren kesiminin analizlerine göre bu bakış neoliberal söylemken, emek cephesi de neoliberal hegemonyaya karşı bir muhalefet çabası gösteriyor. İkinci bir husus etkinlik mi eşitlik mi ikilemidir. Eşitlikçi yönde, sosyal adaleti arttıran bir düzenleme getirirseniz etkinlik azalır, yatırımlar azalır. Ancak eşitliğin etkinliğe olan olumlu etkileri de bilimsel olarak görülmeye başlandı.  Bu ikilemde eski kabullerden çıkmak gerekiyor. İLO’nun normları asgari normlarıdır, beklenen bu normların da üzerine çıkılmasıdır. Bireysel iş ve toplu iş ilişkilerinde güçsüz işçi, işçinin gerçekliği aslında mevzuatın öngördüğü çerçeveden çok uzaktır. Bizde etkinliği olmayan biçimsel müesseseler var. İşsizlik fonu amaçlarını gerçekleştirmekten uzak. Krizler artık çok kısa sürelerde çıkabiliyor. Bu krizlerin maliyetleri emek üzerinden giderilmektedir. Kıdem tazminatını değerlendirirken bu büyük resmin içinde, uluslararası karşılaştırma yaparken de büyük resimleri karşılaştırarak bakılmalıdır.

Özge BERBER AGTAŞ (Uluslararası Çalışma Örgütü İLO Türkiye Ofisi Ulusal Proje Koordinatörü): Artmasından korkulan işsizlikle mücadele için petrol krizi döneminde İLO, kıdem tazminatı konusunu gündemine almıştır. Kıdemin nasıl hayata geçirileceği konusu sosyal diyalogla çözülebilecek bir sorundur. İLO asgari standartları belirler, kıdem tazminatının üç şekilde ödenebileceğinin altını çizer. Birincisi, kıdem tazminatının tek başına ödenebileceğidir. İkincisi işsizlik sigortası ödeneceğidir. Üçüncüsü ise ikisinin bir arada olabileceğidir. AB ülkelerine bakıldığında genelde ikisi de kullanılmaktadır. Ortak olan noktalardan birisi kıdem tazminatının işsizlik sigortasına alternatif görülmemesidir. Ayrıcasözleşmeyi imzalamayan ülkelerde yapılan mevzuat araştırmalarda, bu ülkelerin sözleşmeyi imzalamasa dahi sözleşmede yer alan hakları farklı düzenlemelerle güvence altına almış olduğu görülmüştür. Sözleşmede öngörülen hakların nasıl alınacağı konusunda sosyal diyalog yöntemi öngörülmektedir. Küresel İşler Paktına baktığımızda İLO nun temel sözleşmesine uygun olması gerektiği, aynı zamanda işten atılan kişilerin mesleki yeterliliklerini geliştirecek imkanlar kazandırılması gerektiği gibi temel bir metin vardır. İLO’nun meseleyi ele bakış tarzı temel kriterleri ortaya koymaktadır. Esas itibariyle meselenin çözüm noktası ortak diyalogdan geçmektedir.

Av. Hakan BEZGİNLİ (Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi): İş davalarında çoğunlukla işveren vekilliği yapıyorum. Aynı zaman da işverenim ve ticari işletme sahibi olarak yaşadığım somut bir sorunu paylaşmak istiyorum. Bana göre, emek kutsaldır ve herhangi bir şekilde tartışılmayacak kadar karşılığı ödenmesi gereken bir hizmettir. Ancak kıdem tazminatının bu şekilde uygulanması sırasında, yorumlanmasının doğru yapılması gerektiğini düşünüyorum. Mahkemelerde yapılan bazı uygulamalar işçi ve işverenin karşı karşıya gelmek zorunda kalmasına, iş barışının bozulmasına, ekonomik dengenin sarsılmasına neden oluyor. Kıdem tazminatının kapsamı belli, dahil olan kalemler belli,; ücret + ücret olarak nitelendirilebilecek diğer ödemeler(sosyal yardımlar vs). Buna da itirazımız yok. Uygulamada; sadece sektörel değil dış ticaret anlamında ülkeyi etkileyen bir konu olarak örneğin; yolluklar, harcırahlar dahil edilmemesi gerekirken ücrete dahil ediliyor. Ülkemizin reel gerçeğe aykırı olmayacak şekilde, iş barışını bozacak, ödenmesini imkansız kılacak şekilde olan unsurların kıdem tazminatı hesaplanmasına dahil edilmesinin engellenmesi kıdem tazminatının uygulanmasının önünü açacaktır.  

Av. Sema Güleç UÇAKHAN (MODERATÖR):  Kıdem tazminatı olmazsa olmaz. Belli bir aşamaya gelmiş insanların bu emeğin karşılığını alması gerekiyor. İşçilerin korunmasına da karşı değilim. Ancak yargı uygulamaları bazen abartıya kaçıyor. Benim önerim kıdem tazminatının net rakamının belirlenmesi, giydirilmiş ücret gibi mahkemelere yorum hakkı veren durumun kaldırılmasıdır. İşveren ne ödeyeceğini bilirse eğer basiretli bir tacirse her sene belli bir fonunu kendisi de oluşturur, hatta bu kanuni zorunluluk haline getirilir ve para orada depo edilir. İşçi ve işveren arasındaki ilişki bittiğinde bu aradaki ilişkiyi zedelemeyecek bir durum olur. Havuz fon sistemi de daha faydalı olacaktır. Ancak eğer biz bunu yapıyorsak işe dönüşü zorlamamak gerekiyor. Bu uygulama da iş barışı da getirmiyor. İşe iade yerine işsizlik sigortası ile ilgili ödeme süreleri uzatılmalı.

Lütfi İNCİROĞLU (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü Genel Başkan Yardımcısı): SGK’nın 2011 istatistiklerine göre 1 yıldan daha az çalışan sayısı toplam çalışanlara oranı % 47.3tür. Bu oran kıdemden faydalanamıyor demektir. Ortada somut bir veri var. İş Kurumu Müdürlükleri’ne 2013’te yapılan şikayetlerin % 40’ ına yakını kıdem tazminatıyla ilgilidir. Bu nedenlerle Bakanlığımız sosyal diyalog çerçevesinde bir çözüm istiyor. Ancak bu çalışma bir tasarı haline gelip kamuyla paylaşılmadı. Tarafların bu konuda uç noktalarda olması bunu mümkün kılmadı. Bu nedenle Tarafları anlaştırabilmek için gerekli uğraşı gösteriyoruz.

Erhan POLAT (Kamu İşlemeleri İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yürütme Komitesi ve Yönetim Kurulu Üyesi): Kıdem tazminatının ödenmesinde yaşanan sıkıntıların istihdam üzerinde doğrudan etkisi var. Bununla beraber kıdem tazminatı olabilirliği açısından, makul bir sınıra çekilmelidir. TİSK üyesi işverenlerde kıdem tazminatı problemi yoktur. Bir grup işveren devletin kurallarına uyarken kayıtlı olmayıp kaçınan işverenler arasında haksız rekabet doğuyor. Ayrıca kıdem tazminatı fonu kurulurken işsizlik sigortası fonu kesintileri de dikkate alınmalıdır.

Mustafa ÖZTAŞKIN (Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası Genel Başkanı):  Tüm bu meseleler kapalı kapılar ardında tartışılıyor. Kendi konfederasyonum adına söylüyorum, bakanlıkla ya da sendika genel başkanlarıyla bile paylaşılmıyor. Böyle yapılan tartışmalarla sosyal uzlaşma sağlanamaz. Bu tasarının daha açık bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu değişikliklerle kıdem tazminatı bir tür emekli ikramiyesine dönüştürülüyor.10-15 yıl çalışma şartı getirilmek isteniyor. Buradaki ödeme de yine kısmi bir ödeme şekline getiriliyor. İşten çıkarmalarda ödenmediği, sadece emekli olunduğunda alınabilecek bir hakka dönüştürüldüğü için işsizlik sürecinde işçinin yaşamını idame ettirme şansı kalkıyor. İşverenlerin yükümlülüğü olmayacağı için işten çıkarmalar kolaylaşacak, iş güvencesi kalmayacak. Gün sayısının azaltılmasının önerilmesi, net veya çıplak ücret üzerinden hesaplanması öngörülüyor. Hem gün hem miktar azaltılıyor. Diğer bir karşı çıkış nedeni de şu anda hesaplanma son alınan ücret üzerinden alınıyor. Fona devredildiğinde fondaki nemalandırmanın miktarı üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer nemalandırmada bir zarar söz konusuysa işçi zarar görecektir. Ülkemizde fon konusu sorunludur. Bu fonların nerelere nasıl kullanıldığı bilinmemektedir. İşsizlik sigortası, batan fonlar birer örnektir. Bunu biz kıdem tazminatının özelleştirilmesi olarak görüyoruz. İstisnasız tüm çalışanları kapsayacak şekilde işe iadeyi öngören bir iş güvencesi sağlanırsa veya fon devletin sorumluluğunda finansesiyle kurulur işçinin her türlü işten çıkarılma veya işten ayrılma durumunda işçiye ödeme yapılırsa bu durumda fona devir kabul edilebilir. Önerimiz yasanın özü ve ruhu korunsun. Uygulamalarda karşılaşılan sorunlar için yasal iyileştirilmeler yapılsın. Ödemede sıkıntı çıkarsa devlet garanti fonu oluştursun.

Özge BERBER AGTAŞ (Uluslararası Çalışma Örgütü İLO Türkiye Ofisi Ulusal Proje Koordinatörü): Sözleşmeyi imzalamayan ülkelerde dahi sözleşmedeki hakları kendi yasal mevzuatlarında da koruma altına aldıkları görülmektedir. Fiili olarak sözleşmeyi uygulamaktadır. Kadın istihdamını sadece bu tazminat açısından düşünemeyiz. En büyük sıkıntı kayıt dışı meselesidir.

Av. Semih TEMİZ (Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu): Avrupa’daki kadın istihdamı çalışanların % 70i part-time. Biz de part- time çalışma modeli yaygınlaşması kadın istihdamını arttırabilir. Kısmi çalışma biz de yer almasına rağmen yoktur. Çünkü ihtiyaç oluşmuyor. Ne zaman ki çalışma saatleri Avrupa’daki gibi uygulanmaya başlanır o zaman part-time imkanı doğar. Fona devir halinde işverenlerin işten çıkarması kolaylaşmayacaktır. 11 ayda çalışılsa kıdem tazminatı alabilecektir. İşsizlik sigortası fonu amaca uygun kullanılmamaktadır. Bunun düzeltilmesi lazımdır. Hem ödenen para, hem hakedişler hem de süreler açısından iyileştirilmelidir. Fonda emeklilik halinde değil başka nedenlerle de verilir. Ama benim derdim toplu para vermekten geçiyor. Avrupa’da giydirilmiş ücret yoktur, ücret vardır. Bizde alınan ücret yeterli olmadığı için yan ücretlere ihtiyaç olmaktadır. Fon durumunda işveren bu konularda da sıkıntı ve sürpriz yaşamayacaktır. Birikmiş ödeme güçlüğü de olmayacaktır. Fonla işverenler arası haksızlık da ortadan kalkacaktır.

Cengiz DELİBAŞ (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Danışmanı):  Kıdem tazminatının düzenlenmediği ülkelerde iş güvencesi ve işsizlik sigortaları oldukça yüksektir. Eğer işsizlik sigortası sağlıklı bir şekilde uygulamaya konulursa kıdem tazminatının önemi azalacaktır. Fon konusunda TİSK olarak kıdem tazminatı maliyetlerinin azaltılmasını talep ediyoruz; gün azaltılsın çıplak ücretten hesaplama yapılsın, askerlik ve evlilik hakediş sebebi olmasın.

Dr. Mustafa ŞAHİN (TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı Yasama Uzmanı): Emek maliyetlerini düşürerek rekabet elde etmek dönemi bitti. Nitelikli işgücü, yüksek katma değerli ürün, teknolojik yenilik üzerinden ekonomik entegrasyon yapılmalı. ABD’de vergi oranlarını düşürerek vergi hasılatı yükseltilmek istendi ancak uygulamada hasılat düştü. Bizde de aynı şey oldu. Başka bir çalışmada reel emek maliyetleri düşünce yatırım artacak dendi. Bu durum yatırım arttırıcı bir etki doğurmadı. Bu nedenle kıdeme ilişkin maliyetler düşerse işverenler bütün hukuku hayata geçirecek diye bir ilişki yok.

Av. Hakan BEZGİNLİ (Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi): Mevcut şartların da gözden geçirilmesi gerekiyor. İş Mahkemeleri’ndeki iş yüküyle iş barışı sağlanması mümkün değildir. Kıdem tazminatı kapsamının net olarak yeniden belirlenmesi ve düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde hayatın olağan akışına aykırıdır gerekçesiyle mağduriyet yaratıldığı zaman iş barışı bozuluyor ve mahkemelerdeki haksız kararlar toplumsal ve ekonomik dengesizliklere neden oluyor.

Av. Sema Güleç UÇAKHAN (MODERATÖR): Bir sonuç çıkartmak istiyorum. İşçi ve işveren kesiminin kıdem tazminatı ödenmesi konusunda bir sıkıntı yok. Ancak bunun düzenlemesi yapılırken, mevcut haliyle düzenlemenin devam ettirilmesinin taraflara bir yarar sağlamayacağı açıktır. İki tarafında kendilerini garantide hissedecekleri bir ortamın yaratılması gerekli. 40 yıldır bu düzenleme yapılmamışsa bu devletin kusurudur. Hepinize teşekkür ediyorum.

Derleyen (Çalıştay Raportörü) Av. Nazlı Didem Moğulkoç

Exit mobile version