‘Özel istihdam büroları’ ile bazı yasalar çöpe!

24 Şubat 2016

İKTIDARDAKI Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim öncesi “kıdem tazminatını kaldırıp yerine ‘Kıdem Tazminatı Fonu’ getireceğim” dediği gibi, “özel istihdam bürolarının (ÖİB) işçiyi kiraya vermesini de getireceğim” demişti.

Seçmenimizin yüzde 50’si de “tabi ki getirin bu düzenlemeleri” diyerek oylarını vermişti. Bu sebeple hem kıdem tazminatı kaldırılmalı hem de ÖİB’lerin işçiyi kiralama hakkı da getirilmeli.

Zaten hükümet de mart ayı sonuna kadar bu yasaları TBMM’den geçireceğini açıkladı.

DAHA ÖNCE GÜL VETO ETMİŞTİ

İlk önce 5920 Sayılı Kanun ile uygulamaya sokulmak istenen ÖİB’lerin işçi kiralaması, yani kölelik uygulaması Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edilmişti.

Ardından geçen dönemde TBMM’de bir deneme daha yapıldı ama sonra vazgeçildi.

O dönemde buzdolabına kaldırılan ancak seçmenin onayından geçen ‘ÖİB’lerin işçi kiralaması’ şimdi yeniden gündemde

ÖİB’LER 2008’DEN BERİ HAYATIMIZDA

1 Ağustos 2008 gün ve 26954 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği” ki bu yönetmeliğin yasal dayanağı da 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu’nun 32’nci maddesidir.

Esasen de özel istihdam bürolarının ilk olarak açılmasına izin veren 4904 Sayılı Kanun’da bu hükümet zamanında 25.06.2003 tarihinde TBMM’de kabul görmüş ve 5.7.2003 günü Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

Bu yönetmelik ile ÖİB’ler işçilere iş bulacak, işverenlere de işçi bulup, bunun karşılığında da işverenden komisyon alacaklar.

Özel istihdam bürolarının, İŞKUR gibi işçi ile işvereni buluşturup iş bulması ayrı şey, aynı büroların işçi istihdam edip, bu istihdam ettikleri işçileri bir başka işverenlere kiralaması ayrı şeydir.

Özel istihdam bürolarının halen var olan (yani İŞKUR’un yaptığı gibi) işçi ile işvereni bir araya getirip, işçiye iş ve işverene de işçi bulma işlevi ile yeni getirilen, ‘işverenlere kiralık işçi verme’ işini karıştırayalım.

Özel istihdam büroları işçi kiralama hakkı elde ederlerse, halen uygulanmakta olan 4857 Sayılı İş Kanunu, 854 Sayılı Deniz İş Kanunu ve 5953 Sayılı Basın Yasası’nı çöpe atmamız gerekeceği gibi, 2821 ve 2822 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu da bir daha elimize alma ihtiyacımız kalmaz…

10 METREKAREDE 2.000 KİŞİ

On metrekare büroda ÖİB açan birisi, işe 2000 işçi alıp asgari ücret ödeyecek (bölgesel asgari ücret kanunu da çıkarsa şimdiki asgari ücretten daha az parayı işçiye verecek) ama işçileri çalışmak üzere gönderdiği fabrikalardan, atölyelerden fatura mukabili para alıp kar edecek.

İşçilerin kanunen işyeri 10 metrekare büro ama çalışacağı yer koca koca fabrikalar olacak. Sendikalı olabilecekleri tek yer 10 metrekarelik büro, gerekirse grev yapacakları yer 10 metrekareli büro, ücretlerini alamazlarsa dava açacakları yer 10 metrekarelik ÖİB, sigorta primleri ödenmezse şikayet edecekleri yer 10 metrekarelik ÖİB, kıdem tazminatı isteyecekleri yer ÖİB, ihbar tazminatı isteyecekleri yer ÖİB, izin isteyecekleri yer ÖİB olacak ama olsun halkımız buna seçimde onay verdi.

Madem ki demokrasi var halkımızın istediği ve onay verdiği yasa TBMM’den geçmeli.

İŞÇİLERİN MUHATABI ÖİB OLACAK

İşçiler normal şartlarda işyerinin sahibi olan gerçek veya tüzel kişilerin işçileridir ve işçi ile işveren birbiri ile aracısız iletişime geçer.

Gerek 4857 Sayılı İş Kanunu ve gerekse 5510 (veya 506) Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunları gereğince taşaron işçilerine karşı asıl işyeri işverenleri de taşaronlarla birlikte müteselsilen (eşit olarak birlikte) sorumludurlar.

Şimdi özel istihdam bürolarına (ÖİB) işçi kiraya verme düzenlemesi ile getirilen uygulama TBMM’den geçerse, işçi ile belirli süreli iş akti yapan özel istihdam bürosu, asıl işveren ile sadece işçi kiralama sözleşmesi yapmaktadır. Yani işveren bir mal-meta gibi işçinin emeğini ÖİB’dan kiralamaktadır.

İşçiye karşı asıl işverenin en ufak bir sorumluluğu yoktur.

Geçmişte ve halen Tuzla’da çok sık görülen iş kazaları ve iş kazaları sonrası ölümlerde, hem SGK işçilere ödediği geçici veya sürekli işgöremezlik ödeneklerini hem asıl işverenden hem de taşaronda rücu davası ile isteme hakkına sahiptir.

ÖİB ile sözleşme yapılırsa SGK sadece ÖİB’den rücu parası isteyebilecektir. Öte yandan, işçi de kaza sonrasında gerek maddi ve gerekse manevi tazminat konusunda hem asıl işvereni hem de taşarondan dilediğine dava açabilmekteyken bu yasadan sonra sadece ÖİB’ye dava açabilecektir.

Yine (veto edilen) ilgili yasa metninin, “Özel istihdam bürolarının bu faaliyet için istihdam edecekleri işçilerle yapacakları belirli süreli iş sözleşmeleri, esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmesi niteliğini taşırlar…” denileceğinden ve belirli süreli iş akitlerinin sona ermesinde de gerek ihbar ve gerekse de kıdem tazminatı olmayacağından, *Tüm ÖİB kiralık işçileri ihbar ve kıdem tazminatı alamayacaklardır.

* Bu arada belirli süreli akitler 359 gün veya daha süre ile bağıtlanırsa bu kere yıllık ücretli izin hakları da olmayacaktır.

*Fabrika tüm işçileri kiralayabilir…

Örneğin, şu an 1500 işçisi olan bir otomobil fabrikası tüm işçilerine hepinizi işten çıkardım ama şimdi gidip ÖİB’lerle anlaşır gelirseniz hepinizi kiralık işçi olarak tekrar alacağım derse yasal olarak bunu engelleme imkanı yok. Yani işverenler şimdi tüm işçilerini ÖİB’lerden kiralayıp, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ve parası vermek zorunluluğundan kurtulacaklar.

İşverenler kârlarını katlayacaklar, işçiler de daha önce aldıkları ücretlerden daha az kazanıp daha çok çalışacaklar.

Halk istiyorsa tabi ki olmalı.

ÖİB yasası TBMM’den geçerse ÖİB’lerin kiralık işçileri ÖİB’de örgütlenebilecek ve grev yaparsa da asıl çalıştığı işyeri ve fabrikalarda değil, ÖİB önünde grev yapabilecekler ama olsun halkımız bunu istiyorsa mutlaka yasalaşmalı.

Aracılık yapan ÖİB’ler zengin olacak ama olsun halkımız bunu istiyor.