SAĞLIK ÇALIŞANLARI- CORONA VİRUS SÜRECİNDE İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİNE TABİ Mİ ?

25 Mart 2020

İş yaşamında geçerli olan kural, çalışma ortamı sağlığının tehdit ediyorsa, çalışmama hakkına sahipsin.

Ancak bu kural bireysel olaylar için geçerli.

Salgın hastalıklarla mücadele devletin görevi, bu görev tabi ki sağlık çalışanları, sağlık ordusu ile sağlanacak.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun md.2’de  kanunun uygulanamayacağı durumlar sıralanmış ve

2-b başlığında  ” b) Afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri. ” KANUNUN UYGULANMAYACAĞI ALAN OLARAK SAYILMIŞTIR.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ RİSKİ NE KADAR ?

2002 yılında SARS döneminde ölenlerin Çin’de % 22, Hong-Kong’da %25’inin sağlık çalışanları olduğu, Vietnamda ise indeks hasta dışında ölenlerin tamamının hekim ve hemşiler olduğu bildirilmektedir. (Murat Civaner. Hekimin Bulaşıcı Hastalık Taşıyan Hastaya Sağlık Hizmeti Sunma Ödevi: Nereye Kadar ? Türkiye Klinikleri J Med Ethhics 2007,15   https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-hekimin-bulasici-hastalik-tasiyan-hastaya-saglik-hizmeti-sunma-odevi-nereye-kadar-48919.html)

Aynı yazıda Dünya Sağlık Örğütünün 2006 yılında kuş gribi nedeni ile yayımlanan raporlarında ” Bir sağlık çalışanının hangi risk düzeyinin kabul edilebilir olduğuna ilişkin kararının kişisel bir seçim olduğu (sh.168)

Yazar etkin koruma sağlanan, etkin biçimde tedavi edilen aşamayı meslek bakımından standart  risk olarak tanımlamaktadır (sh.170)

Bulaşların % 64’ünden azının tıbbi müdahale sonrası,malzemelerin atılması gibi aşamalarda olduğu kayıtlıdır.

Kırım-Kongo hastalığında dahi azımsanmayacak sayıda sağlık çalışanının kaybettik.

Çin ve bir çok ülkede Corona virusle mücadelede sağlık çalışanlarının da uyacakları önlemleri ile  geçmiş dönemdeki sağlık çalışanlarına olumsuz etkiler kalkmış görünmektedir.

Bu aşamada ilk zor soru şu;  Corona Virus karantina odaları, hasta odalarında çalışanlar acil durum birimi midir. Acil çalışanları mıdır.

Bu sorunun hukukçular değil bizzat Tıp otoriteleri tarafından cevaplanması gerekir.

Kanunda yazan acil durum nedir. Müdahale etmediğiniz anda önlemeyecek bir sonuç doğacaktır. Siz elinizde ne varsa onunla müdahale edersiniz. Bu çıplak eliniz, saldırganla masum arasına giren bedeniniz bile olabilir. Kurallara uymadan her tür fedakarlığın yapıldığı anlardır belki acil durum. Ön kötü örneklerinden biri Çernobilin soğutulması, köreltilmesinde dönüşümlü olarak çalıştırılan askerlerdir.

Sayalım Acil Durum 6331 uygulanmaz, Türk Borçlar Kanunu 417 gibi hükümler kişi önlem alma  yükümlülüğü getiriyor. İnsan hakları ve Anayasal değerler sıralandığında hastanın yaşam hakkı korunmalıdır. Ancak müdahale edecek sağlık çalışanları da hastaya karşı korunmalıdır.  Hiç bir hüküm güvence olmasa bile, önlem alınana kadar müdahalesi ertelenebilecek ve hayati tehlikeye yol açmayacak bütün işlemlerin önlem alınana kadar geciktirilmesi mümkündür düşüncesindeyim. Koşullar oluşmasa dahi ertelenemeyecek tek hal acil hayati müdahale gerektiren durumlar olacaktır. Buda müdahale edilmez ise tedavi ile  döndürülemez noktaya varacak olanlardır.  Bunlara müdahaleden kaçınılamaz.

Bir çok doktor, sağlık çalışanı her zaman kahraman olmuştur. Aklımda kalan son örnek Şirin isimli doktorun İran’da kendi kolunda serum bağlı iken hastalara müdahale etmesidir.  Ama sağlık ordumuzun  kendi yaşamları feda edecek kadar korumasız kalmalarına izin vermemeliyiz. Onları çok sevdiğimizi alkış eylemleri ile göstermeye başladık zaten,  hastalıkla mücadelede korunaklı çalışma alanları ile, onlara dinlenme imkanı vererek, onları çok sıkıştırmadan, kızmadan, bağırmadan şiddet uygulamadan sabırla bütün işleri bitirmelerini bekleyelim. Bizim onlara  her zaman yeniden yeniden ihtiyacımız var, bırakın hastalıktan ölümlerini, hastalanmalarını bile kabullenemeyiz. Zira birinin hasta olması, diğerinin daha çok çalışması demektir. O halde sağlık ordumuzu kendimizden daha çok koruyoruz.

Daha bağlayıcı olan hastalığa mücadele de uyulacak kurallardır.

Kuralların  başına şunu yazalım.

1-BÜTÜN SAĞLIK YETKİLİLERİ, REKTÖR, DEKAN, BÖLÜM BAŞKANI, HOCA, DOKTOR…KENDİ GİRMEDİĞİNİZ BİR ALANA LÜTFEN ÇALIŞANLARINIZI GÖNDERMEYİN. ÖNCE ÖNLEMLERİNİZİ ALIN

2-HER TÜR KORUYUCU VERİLMİŞ- DEZENFEKTE EDİLMİŞ,HASTA ODASI-KARANTİNA ODASI GİBİ KOŞULLAR SAĞLANMIŞ İSE GÖREVDEN KAÇINMA HAKKI BULUNMAMAKTADIR.

Günümüzde hayat kurtarma yükümlülüğünü ihlal eden hekimlerin yardım yükümlülüğün ihmali kapsamında TCK md.98/2 kapsamında 1-3 yıl hapis cezaları bulunmaktadır. Yargıtay Kararlarında ölüm  gerçekleşme dahi eylemin görevi kötüye kullanma suçu oluşturacağı ( 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası) belirtilmektedir. Bir hastayı yeteri kadar  değerlendirmeden ölümcül bir hastalığını atlayan hekim tedbirsizlik adam öldürme suçundan yargılanır. 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası vardır. Şimdi koronalı hastaya  ben bakmam diyen bir sağlık mensubunun  artık eylemi taksirli aşmaya başlamıştır diye düşünmeden edemedim.

3- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ GÖREV ÖNCESİ SAĞLIK DURUMLARININ YENİDEN KONTROLU İLE RİSKLİ OLANLARIN GERİ HİZMETE DEVAMI

Diyelim ki 26 yaşında  sağlık dolu bir doktor olarak başladınız,  bütün bilimsel toplantılarınız da  alkolsüz yemek olmaz, derken bir iki siz alkolik oldunuz, içmeden iş yapamaz hale geldiniz,

Her gün yeni hastanız, her gün yeni ölüm  olan işinizde elinizde tek bir eğlenceniz kaldı o da sigaranız, elinizden kimse alamıyor. Hayata tutunur gibi sigaraya sarılıyorsunuz.

Hekimlikle, sağlıkla bağdaşmayan bir hastalığınız vardı sakladınız sonradan gelişti, gizliden gizliye tedavi oluyorsunuz. Şimdi de ben bu mücadeleye katılırsam ve hastalanırsam kronik hastalığımla birleşir, ömrümün sonu olur kaygınız varsa;

Sağlık ordumuzun görev öncesi hasta olmadıklarına dair  beyanları alınabilir.  Bağdaşmayan hastalığım kalbim, şekerim, astımım var diyenlerin sadece bu işle görevlendirilecek sağlık merkezlerinden (kendi istedikleri hekimden değil) durumlarının doğrulanması halinde  bu aşamada görevlendirilmemeleri sağlanabilir. Kanser hastaları ise kapsam dışına alınmalıdır. Hamileliklerde ise  kapsam dışına alınsa bile, kendisini görevden uzaklaştırmak amacı ile hamile kalanlar ,hele ki  yasal sürede gebeliğin sonlandırılması yoluna da gitmiş olanlar ayrılmalı, terfi sisteminin önlenmesi, daha az mali haklara sahip olma gibi yaptırımlara maruz tutulabilmelidir.

Demek istediğim görevlendirme de en az risk olanları en önce görevlendirmek daha anlamlı olabilecektir. Buna kriter yaş, deneyim, ihtisas, ekip başarı ve becerisi gelişmiş bir seçme sistemi kullanılabilir. Savaşta askeri doğrudan sürmüyoruz. Önce hava gücü vuruyor, hava gücüne yerden ateş sistemleri destek veriyor. Sonra asker giriyor. Ama hangi askeri gönderiyoruz.  Eğitimli, profesyonel asker olanı.

İş yaşamında da performans ve başarı kriterleri var  her işi herkese yaptırmıyoruz.

   BAŞARININ SIRRI EN DENEYİMLİ  ANCAK EN AZ RİSKLİ ÇALIŞANLARIN SEÇİMİ  VE KISA ZAMANDA TÜM ÇALIŞMA GRUPLARINDA GÜVENLİ DENEYİM KAZANDIRILMASI OLABİLECEKTİR.

Gelinen aşamada hastalıkla mücadele, hastalığı tedavi yöntemleri daha netleşmiş iken risk gruplarının dışındaki kişilerin ülkemiz koşullarında hizmetten kaçınması olası değildir.

Son sözü Umumi Hıfzıssıhha kanunu hükümlerinden birine  bırakalım.

“Madde 69 – Sari ve salgın bir hastalığın vukuu tahakkuk eylediği takdirde sıhhat memurları derakap lazımgelen tedbirlerin ittihazına ve bütün idari makamlar bu tedbirlerin tatbik ve icrası hususunda muavenete mecburdurlar.”

Ve son soruyu soralım;

Hastalığa maruz kalan kalan sağlık çalışanları, teşhisle birlikte görev yapamaz hale mi gelecek, yoksa şöyle mi olacak vakalar az sayıda olursa çalışmayacaklar, çok sayıda olursa çalışacaklar mı ?

Yine de hasta olmamak için alınan önlemlere uymak en güzeli gibi geliyor.