ALİ TEZEL

SOSYAL GÜVENLİKTE BALON HABERLERE DİKKAT

   Sosyal Güvenlikte  iş takipçileri ve avukatlar yurtdışı basınında bolca balon uçuruyorlar.  Olmayan mahkeme kararları üzerinden olmayan iş taleplerinde bulunuluyor. Bunu ister adlarına sosyal güvenlik uzmanı diyen  iş takipçileri, ister avukatlar yapsın daha çok Avrupa’da Türkçe yayın yapan tv kanallarında yapmaktalar. Bunun yolu ise kendi reklamını-proğramını yapan kişilerin kanallara para ödemesi şeklinde yapmaktalar. Örneğin siz meşhur birisiniz tv sizinle proğram yapmak için size para verir değil mi, burada tam tersine bu kişiler tv lere para vermekte.

  Sonuçları bakımından aslında sosyal güvenlik mücadelesine dönüşen süreçte sigortalılar aslında zarar değil totalda kar etmekteler. Aslında bir çok uygulamanın yoğun bir şekilde gelen taleplerle değiştiğini görmekteyiz.

    Örneğin:  Almanya gibi doğum-çocuk yetiştirme sürecini sigortalayan ülkelerde bu sigorta türü Türkiye bakımından sigorta başlangıcı sayılarak yargı kararlarının ardından yasal düzenlemelere konu olarak özellikle kadınlar bakımından bir hak kazanılmış oldu.

   Bu günlerde aynı kişilerin açılan dava çoğunluğunu elinde bulundurmak sureti  ile, borçlanmada dönem seçmeyenlerin aylıklarının düzeltilmesi için mücadelelerinde dosya bazında iyi sonuçlar almaya başladılar.(Tüm dosyalarda değil).

    Bugünlerde ise Yurtdışı borçlanma kaldırılıyor haberleri ile gurbetçileri iş takipçilerine doğru sürüklemekteler.

    Bunda ne var ki diyeceksiniz. Sorun şu noktada reklam, başkalarını kötüleme gibi yöntemler ile bazen tekel  denebilecek düzeyde iş hacmi oluşturmaktalar. Peki bu kişilerin yaptıkları işlerin hepsi çok mu başarılı, tabiiki hayır. Bunlardan  bazıları bazen düşük aylık verecek şekilde işlem yapmışlar, bazen  vatandaşın parasını almışlar işini bitirmemişler, bitirememişler. Bazen olur diye almışlar, bazen olur işi hatalı yapmışlar. Peki bunları şikayet edebileceğimiz bir sistem kurgulanamaz mı, mesela bu tip tv proğramı yapanlar acaba bir de vatandaşların şikayetleri ile bir proğram yapamazlar mı, böylece, bilen-bilmeyen-dürüst-işini yapmayan-eksik yapan vatandaşı mağdur eden kişilerin daha az can yakmalarının önüne geçilemez mi. Dikkat edelim hala tekellerine bir şey yapmadık.

Öncelikle bu kişiler sosyal güvenlik uzmanı değil, sosyal güvenlik uzmanlığı SGK’nın kadrolarında üniversite mezunu olarak bu kadroya girmiş üç yılın sonunda uzman ünvanını almış kişiler. Belki de ilk iş bu kişilerin sosyal güvenlik uzmanı sıfatını kullanmalarının önüne geçmek gerekiyor.

Kişisel olarak alındığın belkide mesleki hassasiyet duyduğum, bununla ilgili bir davamız var denmesi, insan düşünmeden edemiyor, davacısı siz misiniz, avukatı mısınız? her ikisi de hayır olarak cevap bulacağına göre , nasıl bir duygu yoğunluğu içindeler ki, diğer meslek alanlarını ihlal etmelerine rağmen hiç bir çekince duymuyorlar.

Aslında  olayların çoğunda kimsenin kimseye hesap sorduğu yok, tabelasından hukuk kısmının sildirilmiş olması durduramıyor, yine çalışma yöntemi aynen devam ediyor. Ankara olmazsa İzmir olur, yurtdışı-gurbetçiler aslında potansiyel olarak yeter. Bir kısım medya senin kim olduğuna bakmıyor nasılsa, haber değeri üzerinden bakılıyor, haber değeri olmasa bile gazeteci gözü ve sunumu ile haber değerine ulaşıyor.

Gelelim içeriye yani ülkemize manşet manşet haber sosyal güvenlikte yeni çok şey olacakmış, altında bir isim satırlarca açıklama yer alıyor. Olacakmış umarız olur. Sosyal güvenlikte manşet manşet olacak çok şey yok zaten siz dediniz diye de olmuyor. Kurumsal kadrolar çalışıyor. Sosyal güvenlik bütçeye etkisi tartışılıyor, siyasi bir yanı yoksa Kurum aleyhine bir yenilik çok zor çıkıyor. Bende şahsen umut ediyorum bakın neleri umut ediyorum;

         -Kadınlar sigorta öncesini borçlanabilsinler,

        -Aylıklardana asgari aylıklar asgari kazancın % 50 sinden az olamasın (halen % 35),

        -Engelli ABO’su (aylık bağlama  oranı) B aylığı için lütfen ama lütfen kanunda yazdığı gibi

             uygulansın,

        -Bir kişi iki,üç,dört aylık almasın bilemedin iki aylık alsın, mümkünse tek dosyadan zamlı ödeme yapılsın,

        -Boşanan karı-koca evlilik süresinin sosyal güvenliğini eşit olarak paylaşsın(Örneğin sigortalı kocanın sigortasız olan eşine sigortasının yarısı gitsin, kadının kazancı az ama günü var ise kocanın kazancı ile kadının kazancı eşit paylaşınsın),

       -Boşanan karı kocadan SGK dan aylık alana SGK bağladığı aylık kadar nafaka tutarını geçmemek üzere rücu etsin,

       -Ah şu emekliler arasında aylık farkı kalmasın, bunun ilk adımı SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin zam oranlarının (dikkat tutarları değil) memur emeklilerinden, tüm emekli zamlarının asgari brüt ücret artışından az olmaması (gelişme hızından pay alamayan bu gruba nazaran memur emeklilerine seyyanen verilen zamlarla  memur emeklileri aylıklarını korurken, en yüksek SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları yaşlandıkça erimektedir) ve zamanla aylıkların yaş ilerledikçe, yaşlandıkça  artırılması,

       -İlk işe girişi olanların davasız birer gün sigortalı kabul edilmeleri,

       -Geçersiz sigortalı olan ve prim borcu da ödenmiş olan kişilerin sigortalarının geçerli olması  ( hatırlanırsa geçmiş dönemlerde usulsüz kayıt yaptıran bağkurlulardan prim ödeyenlere bu hak verildi).

      -Aylık bağlama sisteminin karmaşadan kurtarılarak daha basit bir yönteme dönüşmesi, aylık bağlama içinde yer alan tuzak denebilecek ayrıntılardan kurtulunması.   

       -EYT benden de geçmez, inancım çok çalış, çok gün ve kazanç yap iyi aylığın olsun noktasında, ancak EYT bir sorun olduğundan çözüm adresi erken emeklilik değil İŞKUR olmalıdır.

      -Kıdem tazminatı fonu yerine isteyenin parası prime esas kazanç olarak SGK gitmelidir.

       Bunların hiç biri yok biliyoruz. Olur mu, mümkün olmaz mı, bu güne kadar olmadı. Ne gibi mesela eskiden vergi ve şirket kaydı var ama BAĞ-KUR tescilini yaptırmamışlar gibi son 5 yılda 3 af hiçbir gelişme getirmedi bu konuda. Birde kısmi ihya-hizmet tescilini isteme imkanı sunulması da hiç fena olmaz hani.

SONUÇ           : Meslek lisesi nasıl sigorta başlangıcı olmadı ise (Özel dönemi istisnası hariç) önümüzdeki yıllarda da umut olan bir çok husus umut olarak kalacak en ağır yükü ise askerlik borçlanması ile 900 günü tamamlayan ancak yine de ölüm aylığı alamayan 1.10.2008 sonrası ölenlerin eşleri çocukları çekiyor.   

                         Bunlar realite sosyal güvenlik üzerinden yapılan haberlere acaba ile yaklaşıyor aman ha diyorum, uzmanlığını kendi kendine vermiş, medyatik, piyasa oluşturucu söylemlere ölçülü yaklaşalım diyorum.

                        Aksi halde damdan düşenler grubu  gibi sosyal güvenlik işini takip edenlerden şikayetçi sayfasını facebookta oluşturma zamanı gelmişte geçmiş ne duruyoruz demekten kendimi alamayacağım. (Sahi bir sevdalı bunu yapar mı, yapsın çözülen her sorunu da sayfadan silsin ne süper olur. )    Bakalım otokontrol oluşunca yine bol keseden   vaat çıkacak mı, keseye karşılıksız para düşecek mi ?                

Exit mobile version