ALİ TEZEL

Vatandaşın özel hastane faturası nasıl patladı?

AKP’nin seçim kampanyasında öne çıkardığı konulardan birisiydi sağlık hizmetleri. Sağlık alanında büyük bir devrim yapıldığını söyleyen AKP, “Artık istediğiniz hastanede tedavi olabiliyorsunuz. Bunu da biz sağladık” diyordu.
 
Evet, SGK özel sağlık hizmet sunucularıyla sözleşme, üniversite hastaneleriyle protokoller yaparak sigortalılar ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık hizmetlerinden kolay ve daha iyi imkânlarla faydalanmasının önünü açmıştı. Bu imkân sağlanırken faturanın bir kısmının devletten bir bölümünün de sağlık hizmetinden faydalanan kişilerden çıkması öngörülmüştü. 
 
2009’da yapılan düzenlemeye göre SGK ile sözleşmeli; vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşları; Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ve eklerinde yer alan sağlık hizmetleri işlem bedelleri üzerinden SGK’ca tespit edilen oranı geçmemek kaydıyla SGK’ya fatura edilebilen tutarlar esas alınarak kişilerden ilave ücret alabiliyor.
 
KATKI PAYI YÜZDE 200
 
Katkı payı tutarı önce yüzde 30’u iken daha sonra yüzde 70’e en sonunda da yüzde 90’a çıkarıldı. Bakanlar Kurulu son dönemde bu işi iyice çığırından çıkardı. Bu oran yüzde 200’e çıkarıldı…
Basit bir örnekle anlatalım; Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre bir sağlık hizmetinin birim fiyatı 100 lira olsun. Kamu hastanesi bu hizmet için SGK'dan 100 lira alacaktır. Aynı hizmet için özel hastane SGK’dan 100 lira alırken, 200 lira de sizden talep edebilir. Özel hastanelerdeki rekabet nedeniyle bazı hastaneler 100 lira katkı payı isterken bazıları 200 lira isteyebilir.
 
Şu anda hastalardan alınan katkı payı yüzde 200 seviyesinde. Yani 6 yılda yapılan artışın oranı tam yüzde 666! Bu durumda insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Maliyetlerde bu kadar büyük artış olmadığına göre halkın özel hastane faturası neden bu kadar kabardı? Acaba özel hastanelerin büyük bölümünün yandaş işadamları tarafından işletilmesi olabilir mi? Ya da halkı paralı sağlık hizmetlerine alıştırmak olabilir mi?
 
SGK ile sözleşmeli özel sağlık hizmeti sunucuları ilave ücret oranlarını gösteren tabelayı vatandaşların görebileceği bir yere asmak ve kişileri ilave ücret konusunda bilgilendirmek zorunda. Ayrıca sağlık hizmetlerini sunmadan önce, alacağı ilave ücrete dair hasta veya hasta yakınının yazılı onayını alması şart. Bu yazılı onay alınmadan, işlemler sonrasında herhangi bir gerekçe ileri sürerek ilave ücret talebinde bulunamazlar.
 
NE ZAMAN ÜCRET ALINMAZ?
 
– Acil servislerde verilen 520.021 kodlu “Yeşil alan muayenesi” adı altında SGK’ya fatura edilebilen sağlık hizmetleri hariç olmak üzere acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri,
 
– Yoğun bakım hizmetleri,
– Yanık tedavisi hizmetleri,
– Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri),
– Yenidoğana verilen sağlık hizmetleri,
– Organ, doku ve hücre nakilleri,
– Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri,
– Diyaliz tedavileri,
– 618200-P618200 kodlu "Koklear implant yerleştirilmesi" işlemi,
– Kardiyovasküler cerrahi işlemleri için (öğretim üyesi tarafından SUT’un 4.1.1 numaralı maddesi kapsamında verilen sağlık hizmetleri hariç), otelcilik hizmetleri dahil olmak üzere herhangi bir ilave ücret alınamaz.
 
GELİRİMİZ AZALIYOR
 
SGK ile sözleşmeli eczanelerce talep edilen, eşdeğer ilaçların azami fiyatı ile kişinin talep ettiği eşdeğer ilacın fiyatı arasında oluşacak fark ücreti de SGK ile sözleşmeli optisyenlik müesseselerince talep edilen görmeye yardımcı malzemenin bedeli ile SGK’ca ödenen görmeye yardımcı malzeme bedeli arasında oluşacak fark ücretinin de ilave ücret olmadığını bilmek gerekiyor.
 
Ülkemizde yedi yıldır parlatılan sağlıkta dönüşümden dolayı vakıa ilaç kuyruğumuz gitti, muayene kuyruklarımız nispeten azaldı, ama buna karşın "ilave ücret", "Muayene katılım payı", "Eşdeğer ilaç farkı" gibi nurtopu, daha doğrusu ateştopu gibi kavramlarımız oldu. Ateştopu diyorum, zira milli gelirden aldığı pay 13 yıldır mütemadiyen azalan sade vatandaşın cebini yakıyor.
Exit mobile version