YENİ YURT DIŞI BORÇLANMA VATANDAŞ ALEYHİNE OLAN YÖNLER (1)

1 Ağustos 2019

Öncelikle bu yazımızda 7186 sayılı Kanun ile değiştirilen ve vatandaş aleyhine olan yönleri değerlendireceğiz, her hangi bir nedenle borçlanma hakkı kullanamayan vatandaşların meraklarını gidermek, üzüntülerini hafifletmek yeri geldikçe yasal dayanaklarına kısa atıfla çatışma ve aykırılıkları belirleme yoluna gideceğiz.

En ağır kayıplardan başlamak üzere bir sıralama gerekirse;

1- DAHA ÖNCE TÜRKİYE DE SİGORTA KAYDI OLMAYAN KİŞİLER BAKIMINDAN 

  ( YABANCI ÜLKE ÇALIŞMASININ BAŞLANGIÇ SAYILMASININ VE ERKEN YAŞTA EMEKLİ OLMALARININ ÖNÜNE GEÇİLMİŞTİR)

Türkiye’de 01.08.2019 öncesi Sigorta kaydı (SSK,BAĞ-KUR, EMEKLİ SANDIĞI ve diğerleri) olan kişiler borçlanacakları dönemleri seçmeleri  halinde Türkiye’deki sigorta tarihinden sonraki bir döneme rastlamak koşulu ile ilgili dönemi seçebilirken, sigortası olmayan kişilerin borçlanmalarından günler sondan başa sayılacaktır.

Bunun sonuçlarından öne çıkanı özellikle aylıkların miktarındaki azalmadır. Zira son dönemler aylık çarpanı ile daha düşüktür. (Bunu yeni dönemde aşabilmenin yolu günlük borçlanma tutarlarını yükseltmek ile mümkün olabilecektir)

Emekli yaşına etkisi ise  ikili sosyal güvenlik sözleşmesinde sözleşmesinde çalışılan ülkenin başlangıç sayılacağına dair hüküm bulunan ülkelerde çalışanlar (Örn.Almanya, Fransa) bakımından özellikle  SSK aylığına hak kazanmada ilgili ülke başlangıcının esas alan uygulamaları nedeni ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerinin başlangıç sayılacağına dair hükümleri  işlevsiz bırakılmıştır. Anayasanın Uluslararası sözleşmeleri iç hukuktan üstün sayan düzenlemeleri karşısında hizmetlerin sona mal edilmesi hukuka uygun değildir. İkili sosyal güvenlik sözleşmesi olmasına rağmen başlangıç sayılacağına dair hüküm bulunmayan  veya sözleşmesiz ülkelerde çalışanlar zaten bu haktan yararlandırılmıyordu.

Yasa değişikliği öncesi aynı hüküm  bulunmasına rağmen özellikle SSK aylığına hak kazanmak için yaş hesabında lehe uygulanan bu hüküm, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı aylıklarında yurtdışında geçen ve yaş hesabına esas alınabilecek süreleri tam olarak (örneğin 01.06.2002 öncesi hizmetler) borçlanılmadıkça yaş hesabı yapmamak sureti ile işlem yapılmıştı. Borçlanılmasa bile yaş hesabından önce geçen sürelerin emekli yaş hesabına  esas alınması fikri doğmamış ve geliştirilememişti. Aksine borçlanmadan dönem seçilmemesi halinde veya çok borçlanmanın azının ödenmesi halinde sondan başa sayan SGK uygulamalarına Yargı kararları da aynı yönde gelişerek SGK lehine durum oluşmuş nihayet benzer durum yargı düzenlemesine dönüşmüştür.

Bu noktada ilk sorun Sözleşmelerinde o ülke işe girişinin başlangıç sayılacağına dair düzenleme olan ikili sözleşmelerdeki hükümlerinin yok sayılması sonucunu doğuran kanun değişikliğinin ikili sözleşmelere aykırılığı nedeni ile  yaş belirlemesinde sigortalı lehine gelişen çözümlerin geliştirilmesidir.

2- HİZMETLERİN BAĞKURA SAYILARAK SSK VE EMEKLİ SANDIĞI HİZMETİ OLANLARIN DAHA DÜŞÜK AYLIK TUTARLARINA MECBUR EDİLMESİ

Yeni borçlanmaların tamamı BAĞ-KUR yani 5510 sayılı kanun tanımı ile 4/1-b sigortalılığı olacaktır. Borçlanılan günlerin sayısı iki statü varsa yani örneğin biri SSK ise sonradan 126o gün ve fazlası yurtdışı borçlanma halinde artık emekli aylığı BAĞ-KUR aylığına dönüşecektir. (Önlemler; Bunu önlemenin şu anki en kolay yolu bu sürelerin geçilmemesi, eksik günlerin doğum borçlanması, askerlik borçlanması, Türkiye hizmeti ile tamamlanmaya çalışılmasıdır. SSK kapsamında 58-60 yaş 3.600 gün ile emekli sandığı kapsamında 61 yaş 5400 gün ile daha geç emeklilik seçimi de düşünülebilecektir.)

Aylıkların BAĞ-KUR aylığına dönüşmesine öncelikle Anayasamızın

“Yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşları

Madde 62 – Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır.” düzenlemesi karşısında

SSK aylığı ve Emekli Sandığı aylıklarının BAĞ-KUR aylığına dönüşmesi  öncelikle Anayasanın bu hükmünde amaçlanan yurda dönüşlerinde yardımcı olunması  korumasına aykırıdır.  Özellikle 3201 sayılı kanunun yurtdışı çalışması olanların SSK diğerlerinin BAĞ-KUR’a borçlanmasını düzenleyen hükümlerinin değiştirilmesi, (2008 yılı değişikliği)  Türkiye’deki son hizmete  göre borçlanma yoksa BAĞ-KUR’a borçlanma hakkı getirilmesinden sonra bu defa son değişiklik ile maden daha az aylık veriyor ve daha geç emekli ediyor o halde SGK mali yapısı bakımından  BAĞ-KUR  4b aylığı bağlansın mantığına gelinmesi korunabilecek midir? Öncelikle yurtdışı çalışanının uluslararası sözleşmeler  yeniden incelenerek SSK kapsamında borçlanma hakkının korunduğuna sonucuna varılabilirse 2008 yılından bu yana oluşan her iki düzenlemenin de korunamaz olduğu kabul edilecektir.

Bir diğer husus ise 5434 sayılı kanın kapsamında hizmeti olan kamu görevlilerini kamuya geçmiş hizmet nedeni ile koruyan, önceleyen idari yargı uygulamalarının bu kanunla yok edilmiş olmasıdır. Kamu yararı düşünceleri ile özellikle daha önce Emekli Sandığı hizmeti olan kişilerin emeklilik haklarını sınırlayan düzenleme bu hali ile bir ihlali içinde barındırmaktadır. Zira kamu görevlileri sosyal güvenlik yönünden hep daha korunaklı olmuştur. Hatta 3201 sayılı kanuna rağmen eski memurların borçlanma oranları derece kademeye göre belirlenip uygulanmıştır.

Örneğin Memur emekli aylığı 7  birim ise SSK aylığı 5,5  birim ve BAĞ-KUR aylığı ise 4 birimdir.   Sosyal güvenlik haklarının sınırlanması, daraltılması mümkün ise de, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve  Anayasa Mahkememizin verdiği bireysel başvuru kararlarında yer almaktadır). Sınırlama ölçülü olmalıdır. Memurlar bakımından % 40 tan fazla bir azalma, SSK lılar bakımından % 2 dolayında bir azalma sosyal güvenliğin  makul sınırlamasına karşılık gelmeyecektir.  Borçlanma bedellerinin % 40 oranında artırılması da hesaba katılıp birde uzayan emekli yaşına bakıldığın kayıplar % 100 ü aşmaktadır.  Bu hali ile sınırlama aşırı olmuştur. Korunabilir bir yönü bulunmamaktadır.

3- PRİM ORANLARI BAKIMINDAN % 32 DEN % 45′ E ÇIKARILMASI.

Bu hali ile borçlanmalar gerçekte memurların borçlanmalarına benzetilmiştir. Ancak Anayasamızın eşitlik ilkesine göre yurt için hizmet borçlanmalarının % 32 düzeyinde kalmasına karşılık salt 3201 boçlanmalarının % 45 ‘e çıkarılması da  öncelikle eşitliğe aykırı sayılmalıdır.

Bu artış oranının başka olumsuzlukları da bulunmaktadır.  Örneklemek gerekirse iki taraflı sosyal güvenlik sözleşmeleri kapsamında Fransa ve  İngiltere gibi ülkelerde bulunan kişiler için o ülkelerde  çalışsalar  dahi ülkemizden geçerli bir şekilde İsteğe Bağlı sigortalı olmaları mümkündür. O halde bu ülkede bulunanlar 4b borçlanması yapmak % 45 primle ödemek yerine aynı hakka yine aynı kapsamda 4/1-b kapsamında isteğe bağlı sigortaya düzenli bir şekilde daha düşük bir oranda  yani ülke için borçlanma ile aynı oranda veya eski yurtdışı borçlanma oranında kısaca % 32 prim ödeyerek daha avantajlı hale geçer.   O halde prim ödeme oranları bakımından ayırım öncelikle yurt içi ve yurtdışı ayırımı bakımından, saniyen İngiltere- Fransa ülkelerinde çalışanlara tanınan haklarla gelen haklar karşısında aynı kalmalıdır.

  4-  YÜRÜRLÜK TARİHİ BAKIMINDAN 

Kanunun kısa sürede çıkarılıp yayımlanması karşısında vatandaşa eski kanundan yararlanma için yeterli fırsatı verilmediği dile getirilebilecektir. Bizim bakımımızdan en önemli sorun kısa yayım ve yürürlük arasında geçen 14 günlük sürede, vatandaşlarımızın bulundukları ülke sigortalarından çıkmaları, ülkemizde geçerli bir sigortaya (SSK) tabi olmaları için yeterli süre olmadığı gibi, pek çoğunun vekalet bile çıkarmalarına yetecek süreleri olmamıştır. Zira vatandaşlarımızn çoğunlukta olduğu ülkelerde büyükelçiliklerde sıra oluşmuş, vekalet çıkarmaya dahi sıra gelmemiştir. Peki vatandaşlar doğrudan başvuru yapabilirler miydi? E devlet üzerinden yurt içi borçlanmalar yapılabilmekte iken, yurtdışı borçlanma hakkını kullandıran sistem e devlette açılmamıştır. Ancak SGK’nın 2013/11 sayılı genelgesi içinde yer alan ibareye göre (sh 352 borçlanmalar bölümü başlık 3) e devlet üzerinden borçlanmada e devlete kayıt başlangıç sayılacaktır denilmesine rağmen ülkemizde olmayan milyonların başvuru hakkının e develet üzerinden kullanma imkanlarının sağlanmamış olması bir  eksiklik olduğundan yasanın yürürlük tarihinin vatandaşlarımızdan arzu edenlerin borçlanmaları bakımından bir süre ertelenmiş olması daha makul olurdu. Unutmamak gerekir ki temel değişiklikler   hemen yürürlüğe konulmamalıdır. Bunun ön güzel örneklerininden birisi 5510  sayılı kanunun uzun yıllar yürürlüğe girememiş olmasıdır. Son zamanların güncellerinden birisi de muhtasar ve SGK bildirimlerinin birleştirilmesi işleminin yine ertelenmiş olmasıdır.

Özetle ; Sigortalılar 1260 gün ve fazla borçlanma halinde BAĞ-KUR’a tabi olacaklar emekli yaşı, gün sayısının en az % 50 artması, borçlanmanın % 40 zamlanması, ve aylıklarında % ortalama 22 düzeyinde (SSK ya nazaran) azalması karşısında sınırlamanın sosyal güvenlik hakkının bir kat veya % 50 den fazla sınırlamasının izin verilen makul sınırlama kapsamında sayılmayacağı, kendi içinde Anayasanın eşitlik ilkesi ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerindeki kurallara (başlangıç sayılma, isteğe bağlıya izin veren düzenlemeler) ve Anayasamızın yabancı ülkeden çalışan vatandaşlarımızın korunmasına dair hükmü ve dile getirilebilecek diğer gerekçeler karşısında  düzenlemenin aşırı olduğu söylenebilecektir.

SGK ‘nın önlem alma gereğini makul karşıladığımızı ancak bu ölçüde yapılan düzenlemenin aşırı olduğunu, mali yük değerlendirilmesinde Kamu Emeklileri,SSK  Emeklilerine yapılan ödemeler ile toplanan prim dengesi değerlendirmesinde karşılamama oranının yurtdışı borçlanma ve aylıklardan pek de geri kalmadığını ifade edebiliriz. O halde bu tek başına bir düzenleme nedeni sayılamamalıdır.